yukari cik
X

Yeni Fuaye Alanımız: Letterboxd

Yeni Fuaye Alanımız: Letterboxd

82ekran için yazan: Ahmet Toğaç

Bir film bize ne söyler, konuşan film midir yoksa yaratıcısı mıdır, filmin sözü seyircinin yorumundan mı ibarettir? Bu tip sorular yalnızca sinemada değil, sanatın tüm alanlarında eseri/yapıtı incelerken ona nasıl yaklaşılması gerektiği konusundaki tartışmaların öncelikli soruları olmuştur. Sorular basit görünmesine rağmen vereceğiniz cevap tüm çalışmanızı baştan sona değiştirecektir. Bu yazıda ise yukarıdaki soruları bir esere değil de bir web sitesine soracak olursak ne olur fikriyle yola çıkmaktayız. Karşımızdaki site ise Letterboxd.

Letterboxd Türkiye’deki popülerliğini her ne kadar son bir senedir kazanmış olsa da aynı ölçüde yeni bir site değil. Açıkçası siteyi ilk keşfedenlerden değil, popülerliğini arttırdığı karantina günlerinde ziyaret eden ve arkasından üye olanlardanım. Pek sık kullandığım bir yer olduğu da söylenemez. Fakat ziyaret ettiğim ilk günden beri farklı bir şeylere sahip olduğunu sezmiştim. Oldukça komplocu ya da paranoyak görünüyor, bir web sitesine dair önsezilerimin olması. Aksine bu, “bu neye yarar sorusu” kadar insani bir merakla içine düştüğüm bir histi. İlgisiz ya da ilgisiz olduğunu sandığım bir başka metni okuduğum sırada Letterboxd kendini hatırlattı. Benim onu düşündüğümden daha çok, o benim üzerime geliyor olabilir mi?

Howard Becker, Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi’nde hem akademik hayatına yeni başlayanlara hem de akademinin seri üretimi içinde olmaktansa yazarken/üretirken kendisi üzerine düşünen deneyimli araştırmacılara hitap eder. Artık yazım aşamasının tamamlanıp, metnin/içeriğin yayınlanması aşamasındaki çekilen sancılara değinirken metin için “onu okuyabilecek büyük anonim okur kitlesine açılır” yorumunda bulunur.[1] Metnin/eserin/yapıtın alıcısı olan o anonim kitle. Uzaktaki, heterojen ve birbirinden de habersiz olan anonim kitle. Pek tabi bu kitle alıcı olduğu kadar yorumlayıcıdır da. Tam bu tanımlamalar aklımda cereyan ederken uzaktaki anonim kitlenin arasından Letterboxd’nin kullanıcı profilleri belirdi. Tüm bilgileriyle karşımda duran kullanıcılar gerçekten anonim olabilir miydi? Seyirciye kimlik kazandıran çalışmaların başında özellikle edebiyat araştırmaları yöntemlerinden alımlama (reception) teorisi gelir. Bu teoriye göre esere nihai anlamı veren yaratıcı değil eserin alıcısı, sinema üzerinden konuşacak olursak seyircidir. Amiyane tabiriyle alıcı eseri eser hale getiren kişidir. Sinemadaysa seyirci anketleri, seyirci deneyimi üzerine çalışmalar, yayınlanan seyirci mektupları, film gösterimleri ardından yapılan soru cevaplar vd. o anonim kitleyi belli ölçüde kimlik sahibi hale getirmektedir. Yine de bu pratikler seyirciyi, sinemaya dair başka bileşenleri taklit ettirme sorunuyla karşı karşıya kalır. Yani mektubu ya da kişisel değerlendirmesi bir dergide yayınlanan seyirci, film eleştirmenlerini taklit etmektedir. Ya da seyirci deneyimleri çalışmaları en nihayetinde seyirci böyle düşünüyor sonucuna varabilir. Seyircilerin adı bu çalışmaların altına, üzerine, kıyısına köşesine kazınsa bile, seyirciler anonim halde ancak bir üst kuruma ait olarak var olurlar.

Bu sorunlar yapılan eylemleri ya da çalışmaları değersizleştirmez. Optimist araştırmacılar gibi konuşursak, seyircinin anonim olmaktan kurtulması için zamana ihtiyacı vardı. Letterboxd ise bu arayış için büyük oranda bir yanıt gibi görünüyor. Gibi yaklaştırmasını kullanıyorum çünkü hala bu kurtuluşun sahici bir kurtuluş olduğuna dair şüphelerim var. Ancak bu kadar üzeri örtülü konuşmayı bırakıp, Letterboxd sitesinin seyircilere nasıl kimlik kazandırdığını düşündüğüme geçmeliyim.

Letterboxd bir sinema veri tabanı değil bir sosyal medya sitesidir. Gündelik hayatta insanlar hem… hem… sıfatlarını eylemlerinde veya düşüncelerinde bir arada barındırabilir. Öz konusu bu tip organizasyonlar ya da aygıtlar olduğunda, onların işlevselliğini tanımlayacak kapsayıcı üst başlıklara ihtiyaç duyarız. Letterboxd’den, IMDb gibi bir veri tabanlarına alternatif olarak faydalanmak isteyen bir kullanıcı bu sitenin niteliğini ölçmeye yetmez.[2] Sözünü ettiğimiz alımlama teorisiyle çelişkili gibi mi görünüyor? Web sitesinin gerçekten ne ifade ettiği anlamak için, kullanıcıların bu siteden nasıl yararlandığı tek taraflı olarak deşifre etmek yanıltıcı çıkarımlara neden olabilir. Çünkü edebi ya da sinematik eserlerden farklı olarak web siteleri, kullanıcıların tepkileriyle kendini devamlı yenilemektedir. Kullanıcıların web siteden nasıl yararlanmak beklediği bu sitelerin yaşaması için gerekli bir geri bildirimdir. Dolayısıyla web sitesi sürekli bu tepkilere yanıt vererek hususi ya da sistemsel güncellemelerle kullanıcılar için her defasında daha faydalı ve kapsayıcı hale gelmeye çalışır. Hatta artık web siteleri yalnızca internet sayfalarından ibaret değil. Mobil cihazlar için tasarlanan app’ler ile bu etkileşimin devri daim olduğu aşikardır. Dolayısıyla sitenin nihai anlamı, kullanıcı tepkileriyle yeniden sunulan servisin kendisindedir.

Letterboxd’nin bir veri tabanı olmadığı gerçeğiyle sunduğu servisteki ürünleri (filmleri) genişletmeye değil kullanmaya teşvik eder. Contributon Zone ile IMDb’nin film verilerini kullanıcılar tarafından geliştirilmeye açıktır. Bu da aslında bağışlarla kendi kendini büyüten kütüphane sistemine benzetilebilir. Ancak Letterboxd’da film verileri oldukça azamidir. Filmler ya da film profesyonelleri hakkında edinebileceğiniz bilgiler çok sınırlıdır. Örneğin Nomadland filminin profiline girdiğinizde filme dair ancak konu ve afiş dışında oyuncu, ekip, detay (!) ve tür etiketlerine ulaşabilirsiniz. Eğer film VOD sistemlerinden erişilebiliyorsa bu bağlantıyı da bulabilirsiniz. Tüm bu bilgiler dışında filmin profilinde kullanıcıya ayrılan bir pano mevcuttur. Keza profilin en önemli kısım da burasıdır, yazının geri kalanında buna etkileşim panosu diyeceğiz. Panoda yaptığınız işlemlerle filmi heybenize atabilirsiniz. Film profilindeki bu tanıtıcı holden sonra karşılaştığımız kısımlar bir fuaye alanına benzer. Burada takip ettiğiniz arkadaşlarınızın kendi etkileşim panolarında filme nasıl işaretlemelerde bulunduğunun izlerini görebilirsiniz. Ardındaki yorum bölümünde, varsa önce arkadaşlarınızın yorumları, kullanıcı paylaşımlarını okuyabilirsiniz. Sayfanın en altında da bu filmlerin dahil olduğu kullanıcı listelerine erişebilirsiniz.

Bu sıkıcı özet için üzgünüm, ancak bu isimlendirmeleri yapamıyor olsaydım, daha sonra işaret edeceğim şekilde bunların seyirci anonimliğini nasıl ortadan kaldırdığını tartışamazdım. Bu özet kısmına hızlıca göz atmak, Letterboxd’nin diğer veri tabanlarından farksız olduğunu düşündürtebilir. Diğer sitelerde de film bilgileri, kullanıcı yorumlar ve puanlamalar bulunur. O halde nasıl oluyor da Letterboxd’a seyirciye kimlik veren yakıştırmayı yapabilmekteyiz? Aslında bu kimlik yukarıda sözü edilen servisin içinde mevcuttur. Film örneğimiz üzerinden devam edersek Nomadland’i ziyaret ettiğinizde Nomadland gibi filmleri değil, onu izleyenlerin size önerdiği ya da önermeyeceği filmleri bulabilirsiniz. Filmlere dair etiketlerle genişleyen bir algoritmadansa, kişilerin film seçimleriyle çeşitlenen bir filtre balonunda dolaşırsınız. Bu yolculukta Nomadland’a yakın ya da onunla ilişkili bir filmi değil, bir kullanıcının Nomadland ile ilişkilendirdiği bir filmi bulabilirsiniz. Doğrudan spekülatif bir yorum yapacak olursak, bu yolculukta daha önce görmediğiniz bir filmi bulabilme ihtimaliniz yoktur!

Pek tabi başka kullanıcının öne çıkardığı bir filmi daha önce seyretmediyseniz, merak edip izleme listenize atabilirsiniz. Fakat tersinden düşünürsek, izlediğiniz bir filme verdiğiniz etkileşim de bundan çok farklı olmayacaktır. Kast ettiğim şudur ki, eğer filmi daha önceden izlediyseniz beğeni butonuna basabilir ya da oylama sisteminden puanınızı verebilirsiniz. İki şekilde de heybenize attığınız filmlerle kendi profilinizi genişletmiş olursunuz. Etkileşim verdiğinizde artık bu film sizin için bilinmeyen bir film değil, profilinizde sahiplendiğiniz bir film olacaktır. Artık kullanıcı olarak bu filme dair ya bir yorumunuz ya oylamanız ya da izleme taahhüttünüz vardır. İzleme listeniz sayesinde bilmediğinizi bilecek kadar mağrur bir izleyicisinizdir. Bunu kitap satın alan okurun merakı gibi düşünebilirsiniz. Eco buna bilgi neo-kapitalizmi adını vererek, “mülkiyetimizde olan bilginin bizi okuma yükümlülüğünden kurtarması” olarak açıklar.[3] Okumadığınız kitaplara sahipsiniz diye onların bilgisine vakıf olduğunuzun yanılgısıyla, henüz seyretmediğiniz filmleri izleme listesine atarak yapılan sözde birikimin yanılgısı paraleldir. Tam bu yüzden de yukarıda yaptığımız yorum, ancak heybeye atılan bir filmin haklı gururu kadar spekülatif olabilir.

Sosyal medyalardan biliyoruz ki paylaşımları beğenmek, sizi yumurta hesap olmaktan kurtarmaz. Beğenilerinizi açıklamanız ve bu paylaşımlara dahil olmanız gerekir. Ancak diğer sosyal medyalardan farklı olarak Letterboxd’nın hızı tam buradan geliyor. Etkileşim vermek heybenize filmi atmak kadar, heybenizi diğer kullanıcılar için sergilemenizi de sağlıyor. Etkileşim panosunu kullanıp fuayeye girdiğiniz andan itibaren başkalarının da size etkileşim vermesini serbestleştirmiş olursunuz. IMDb’nin Contributon Zone’u film bilgilerini genişletirken, Letterboxd’ın etkileşimi kullanıcı profillerinin genişlemesini ve birbirine bağlanmasını sağlıyor. Film bilgilerinin büyümeleri kısıtlıyken, seyirci profilleri sınırsız bir biçimde genişleyebilmektedir. Kimin hangi filme etkileşim verdiğini görebilmenizle filmleri değil kişileri takip edersiniz. Ki sosyal medyalar da bunun için değil midir? Böylelikle her etkileşim profilin sahibini büyüttüğü kadar, filmin kitlesinin çeşitlendirmektedir. Biliyoruz ki çeşitlilik tek ton olan anonimliğin altını oymaktadır. Filmi heybesine atanlar rakamlarla ifade edilse de, rakamlar film istatistiğine katkı vermezler. Her ne kadar oylama sonucu her bir filmin ortak puanı çıksa da önemli olan filmin bu nihai puanı değil, bireysel izleyicinin film hakkında verdiği etkileşimdir. Nomadland’in beş üzerinden dört yıldıza sahip olması seyirci kitlesinin ortak görüşünü yansıtır. Ancak X kişisinin verdiği etkileşim, bu puan tablosunda kendi kullanıcı profilinin neye tekabül ettiğini gösterir. Dört puan ortalamasına katkı veren izleyicilerin farklı puanları farklı görüşlerini temsil edecek, böylelikle her bir puan birey olarak kabul görecektir. Bir havuzda toplanan bu kullanıcılar da bir üst başlık altına alınarak seyirci diye anonim bir kategori olmaktan uzaklaşmaya başlayacaklardır.

Bu bireyleşme sürecine giren seyirci, Nomadland’ı heybesinde sergilerken bireysel sinematik yolculuğuna da başlamıştır. Tıpkı bilgisayar oyunlarında olduğu gibi nesneleri toplayıp, görevlerini bitirmesi gerekmektedir. En azından bir gün sinemanın damalı bayrağını görecek kadar ileriye gidebileceğinin hayalini kurabilir. İlk iş olarak siteye kaydolup Nomadland’i beğenilerine atan izleyici, Frances McDormand’ın profiline girdiğinde küçük bir şok yaşayabilir. Çünkü altmış altı filmin yalnızca yüzde birini işaretlemiş olduğu gerçeğiyle karşılaşır. Bu yüzdeliğin varlığını, yukarıda söz edilen film bilgilerinin sınırlılığı üzerinden düşünürsek Letterboxd’nın neden bir veri tabanı olmadığını anlayabiliriz. Eğer yeteri kadar zaman ayırırsanız, McDormand görevlerini tamamlayabilirsiniz. Burada da Letterboxd hızlı olmanız için size ön ayak oluyor. Oyuncunun yer aldığı filmlerin sayfalarına dahi girmeden afişler üzerindeki kısayol etkileşim butonlarıyla heybesini doldurmaya devam edebilirsiniz. Yüzdeliğinizi artırırsanız dolaylı olarak etkileşiminiz artmaktır. Tıpkı Nomadland’i oylayanlar arasındaki X kişisi gibi keşfedilmeyi bekleyebilirsiniz. Burada doğrudan fenomen olma gayesi gibi bir büyümeden söz etmiyoruz. Kendi takipçileri/arkadaşları çevresinde de öncü olmak, tüm sosyal medya içinde fenomen olmak kadar değerlidir. Takipçileri filmlerin profillerini gezerken binlerce kişi içinden önce sizin verdiğiniz puanı ya da yaptığı yorumu görecektir. Böylelikle seyirciler, filmleri araç olarak kullanıp kendi sinema külliyatlarını oluşturmuş olacaklardır. Yıllar önce sinemada auteur teorisini (yönetmen sineması) ortaya atanlar acaba bugünün kimlik kazanan seyircilerini görseler ne derlerdi? Ya da medyanın çeşitlenmesini bir özgürleşme, demokratikleşme hareketi olarak gören optimist araştırmacılar bugün Letterboxd üzerine ne söylerlerdi merak ediyorum.

Letterboxd’ı yıllar öncesinden ziyaret edenler ya da Goodreads’ın aynısı işte diyerek sinemanın edebiyatı hep bir adım arkadan takip ettiğini ima edenler için bu yazı bir anlam ifade etmiyor olabilir. Zira referanslarımı takip edenler bir yazma ya da yeniden yazma süreciyle hemhal olduğumun farkına varmıştır bile. Bu yüzden yazı için malumun ilamı ancak seyircinin varlığını kabul etmekten ibaret olabilir. Fakat artık seyirci yalnızca var olan anonim ve yekpare bir bakış değil, çeşitliliğiyle kendini besleyen bir kimliktedir. Letterboxd’nin fuayesine yapılan çılgınca akın, pandemi günlerinde sinema salonlarında buluşamayan seyircinin bir dışavurumu olarak yorumlanabilirdi. Ya da sosyal medya eğlence endüstrisinde kişilerin kimlik kazanması sosyal hayata göre başka türlü bir anonimleşme örneği olduğu iddia edilebilirdi. Bu yazı işaret edilen çıkarımları tartışacak genişlikte değildir. Yine de Clubhouse ile yüzleştiğimiz bu günlerde etkileşim, söz söyleme arzusuyla iç içe geçmiş vaziyettedir. Letterboxd ise bu arzuya, filmler üzerinden etkileşim kuran seyirciler olarak yönelmemizi sağlıyor. Sitede filmler pasifleşerek, seyirciler aktifleşiyor. Belki heybemizi doldurmak ve durmadan maceralara çıkmak insanlık için yeni bir şey değildir ama online güzergahların bu yolculukları bize daha önce hiç tatmadığımız şekilde yaptırdığı kesin.

[1] Becker, Howard. (2019, 5. Basım). Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi – Yazının Sosyl Organizasyonu Kuramı. Şerife Geniş (Çev.), Ankara: Heretik, s.162. (Özgün tarih: 1986)

[2] Metacritic ve Rotten Tomatoes gibi web sitelerini burada anabiliriz. Her ikisi de seyirci ve eleştirmen yorumlarını kesin biçimde ayırmasıyla IMDb’ye göre daha kullanıcı dostu sitelerdir. Yine de Türkiye’de en popüler veri tabanı IMDb olduğu kabulünden yola çıkarak karşılaştırma yalnızca bu site üzerinden kurulacaktır.

[3] Eco, Umberto. (2020, 8. basım). Tez Nasıl Yazılır. Parlak Betül (Çev.), İstanbul: Can Sanat, s.198. (Özgün tarih: 1977)