Bir gerçek var ki o da toplum olarak televizyon izlemeyi çok sevmemiz. Toplumumuz sinema, tiyatro, kitap okuma gibi etkinliklerden çok, televizyon karşısına geçip; tabiri caizse sosyalleşmeyi çok seviyor.
Akşam olur, yemekler yenir, çaylar demlenir ve ekran karşısına geçilir. Türk toplumunun en çok yaptığı aktivite budur. Üstelik bu aktiviteyi yapabilmek için belli bir statüde olmanız da gerekmiyor. Bu, herkese hitap edebilen bir eylemdir.
Çoklu kanal dönemi ve renkli televizyona geçiş tarihimiz diğer uluslara göre yeni sayılabilecek düzeyde olduğundan dizi kavramı da aslında bize yeni sayılır. Türk televizyonları esasen dizi denen kavramla, 80’lerin sonlarında tanıştı. Ve en altın çağını da 2000’ler başında yaşadı.
Aslında baktığımızda şu anda dizi anlamında eskiye nazaran daha bolluk yaşadığımız bir dönem olsa da; yine baktığımızda elle tutulur bir dizi görememekteyiz. Birbirini tekrar eden, içi boş senaryolarla dolu diziler deryası içinde yine tek tük kaliteli yapımlara da rastladığımız oluyor.
BluTV’nin hayatımıza girişi ve internet dizilerinin çoğalması ile birlikte kaliteli yapımlar da izleyebiliyoruz. Ancak evimizdeki küçük ekranlarda maalesef kaliteli diziler yok denecek kadar azaldı. Bunun birçok nedeni var tabii ki; RTÜK kısıtlamalarının eskiye nazaran daha katı olması ve süre konusunda çok geniş olmamız gibi. Bu konu uzar gider…
Aşağıda hazırlamış olduğum liste, daha çok 2000’ler sonrasındaki dizileri konu edinse de, 90’lı yılların unutulmaz dizilerini de içermektedir.
Gelelim bir zamanlar evlerimize konuk olan ve ailece severek izlediğimiz kaliteli unutamadıklarımıza, televizyonu çekici hale getiren yapımlara…
“Benim adım Ezel, buraya intikam almaya geldim.”
Şüphesiz ki Türk televizyonlarının en ses getiren projesi ve Ay Yapım’ın onca kaliteli işlerinin içinde tartışmasız en iyi olanıydı.
2009 yılında yayınlanan ve kalitesini bozmadan ilerleyen dizi, 2011 yılında finalini yapmıştı. İntikam almak denince akla gelen Ezel ve kötü kadın Eyşan. Ve tabii ki Ezel’in akıl hocası, namlı kabadayı Ramiz Karaeski.
Unutmadan ekleyeyim; başrollerinde Kenan İmirzalıoğlu, Cansu Dere ve muhteşem oyunculuğu ile Tuncel Kurtiz’in bulunduğu Ezel’i YouTube’dan resmi olarak izleme şansına da sahibiz.
2012 yılından 2015 yılına kadar, yani ilk bölümünden final sahnesine kadar kendi hayran kitlesini oluşturan Karadayı’yı kim unutabilir ki?
Kenan İmirzalıoğlu ve Bergüzar Korel’in uyumuyla da tadından yenmeyen ve konusu itibariyle de oldukça sürükleyen bir yapım olan Karadayı’yı mutlaka izlemenizi öneririm.
Dizinin konusu kısaca şöyle; bir kabadayının hikayesini anlatan Karadayı, 1970’li yılları kendisine fon yapıyor. Dizide kunduracı bir baba oğulun hikâyesi televizyona aktarılırken, başrollerde usta oyuncu Çetin Tekindor, Kenan İmirzalioğlu ve Bergüzar Korel yer alıyor.
90’lı yılların bir numaralı dizisi olan Sıdıka, şehir toplumunun ve toplum deyimiyle evde kalmış kızların parodisi olarak karşımıza gelen bir proje olarak hatırlanmaktadır. Güldürürken düşündüren derler ya, işte o Sıdıka için söylenmiştir. Oldukça bilgi sahibi olup ancak anne, baba ve abi baskısı ile kabuğundan bir türlü çıkamayan bir genç kızın başından geçenlerin anlatıldığı dizide, eğlenirken bir yandan da toplumun aksak yönlerini sorgulayacaksınız.
Dizi daha sonra 2000’li yıllarda yeniden çekilse de 90’lı yılların tadını verememiştir. Tavsiyem; 90 yılının Sıdıka’sını bulup izlemenizdir. Hasibe Eren’i ünlü yapan dizi olarak da bilinen Sıdıka’nın ilk bölümü 1996 yılında yayınlanmıştır.
2000-2003 yılları arasında TRT’de yayınlan Yedi Numara, 2000’li yılların başına damga vurmuş, tekrar bölümleri dahi halen reyting alan bir televizyon klasiği haline gelmiştir. Dizide, üniversite eğitimi almak için çeşitli yörelerden gelmiş 4 şehirli kız ve 2 taşralı erkek öğrencinin ve bunların peşine takılan bir taşralı işsizin, sosyal ve kültürel yönden farklılıklarına değinilmişti.
Özcan Deniz’in kafamızda Seymen Ağa olarak yer etmesini sağlayan dizi. Yayınlandığı dönemde o kadar popülerdi ki muadilleri yağmurdan sonraki mantar misali bir bir ekranlara yansıdı. Doğu şehirlerinin Ağa hikayeleri Asmalı Konak’tan sonra evlerimize konuk olmaya başladı desek hata etmiş olmayız.
Anlatılması en güç olan Doğu hikayelerini, cesurca anlatan ilk dizilerden olması Asmalı Konak’ın farkını ortaya koyan yegane husus olarak öne çıkmaktadır. Aynı zamanda finalini beyaz perdede yapan ve bu noktada bana kalırsa hata yapan dizi, buna rağmen mazinin en kaliteli Türk yapımlarından olarak hatırlanmaktadır. Ek olarak Özcan Deniz, Nurgül Yeşilçay ve ipek Tuzcuoğlu’nun çok iyi iş de çıkardığını belirtmemiz gerek.
Halit Ziya Uşaklıgil’in ölümsüz eseri… Arkadaşlar bakın, Aşk-ı Memnu dizisi roman uyarlamasıdır. Roman, 1899 yılında yazılmıştır. Orada bir anlaşalım. Şaka bir yana, romanı yeniden ünlü edip; yayınlanırken romanı yok sattırmayı başaran bir diziden bahsediyoruz. Sonra yine arkası geldi tabii. 100 temel eser ağlıyor.
Türk Klasik Eserlerinin televizyona uyarlanması modası da Aşk-ı Memnu ile başlamıştı.
Final sahnesini ve Bihter Ziyagil’in yaşadığı yasak aşktan sonra akıllara kazınan repliği “Beni, beni, Bihter’ini” repliğini kimse unutamaz. Hala dizinin hayranları tarafından Teşvikiye’de Bihter için cenaze törenleri düzenlenmektedir.
Al işte bir roman dizisi daha. Aşk-ı Memnu’dan sonra ses getiren bir diğer temel eser dizisi. Ve yapımcı Ay Yapım.
Sahi, Ali Rıza Bey’i, Necla’yı ve Leyla’nın mor hırkasını nasıl unutabiliriz?
Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı eserinden günümüze uyarlanan Yaprak Dökümü, değerlerine bağlı bir ailenin sosyal ve ekonomik şartlara direniş öyküsünü ekranlara taşıyor.Fahriye Evcen ve Gökçe Bahadır’ın kendine has hayran kitlesini oluşturduğu dizi tarihe de adını altın harflerle yazdırmayı bilmiştir.
Çekimleri Makedonya’da gerçekleşen dizinin başrolünde Erdal Özyağcılar ve Şebnem Sönmez yer alıyor. 1896 yılının Pürsıçan kasabasında geçen dizinin konusu; karısı ve 5 kızıyla yaşayan bir sütçünün başından geçen kah güldüren kah ağlatan hikayelerden oluşuyor.
Makedon Türklerinin hikayesini oldukça güzel işleyen ve dil olarak da izleyicisini tatmin eden kaliteli bir yapım olarak hatırlanmaktadır. YouTube’dan HD görüntüleriyle bulabileceğiniz diziyi daha önce izlemiş olsanız bile başa sarmanızda hiçbir sakınca yok. Elvada Rumeli için tam anlamıyla; insanın ruh halini tedavi eden bir dizi yakıştırmasını yapmak mümkün.
89 yılında başlayıp 2002 yılında kadar süren, daha doğrusu uzun soluklu Türk dizisi ünvanını hala koruyan Bizimkiler, ekranların en kült dizilerinden biri. 90’lı yılların Pazar banyosu eşliğinde çocukların izlediği, ailelerin müptelası olduğu dizi, aslında merkezine aldığı apartman sakinlerinin günlük hayatlarını konu ediyordu. Pek sıra dışı olayların yaşanmadığı dizide için, Türk toplumu kendi hayat hikayesini ekranda görmekten zevk alıyordu dersek, hata etmiş olmayız.
Eski bölümleri izlerken 90’lı yıllara gidip çocukluğunuzu bulacaksınız.
Dizi, bir apartmanda oturan, yöneticisinden kapıcısına kadar 7 farklı ailenin gündelik yaşamını, birbirleriyle ilişkilerini ve eksen ailenin, iş ve akrabalık ilişkilerini konu etmektedir. Gündelik yaşam içindeki sıcak, gerilimli, tartışmalı olayları “durum komiği” içinde aktarmaktadır.
Tartışmasız Türk ekranlarındaki en cesur diziydi. Böylesi bir daha gelmez. Sonraları Hatırla Sevgili’ye benzer ve ondan güç alan bir sürü dönem dizisi çıktı ama bu tadı veremedi.
Önceleri Ahmet ile Yasemin’in imkansız aşkıyla başlayan dizide birden kendimizi yakın dönem Türk tarihinde bulduk. Deniz Gezmiş’i, Adnan Menderes idamını, Celal Bayar’ı ve darbeleri korkmadan ve objektif olarak işleyen dizinin proje sorumlusu Tomris Giritlioğlu’ydu. Şanslıyız ki bu diziyi YouTube’dan yeniden izleyebiliyoruz.
Başarılı bir dönem dizisi olan Hatırla Sevgili, 60’lı yılların kıyafetlerinden tutun yaşam tarzına ve o dönemin müziklerine kadar bize her şeyi aktardı.
Ahmet-Yasemin-Necdet aşkından, darbe dönemlerinden bahsederken bizi kendine çeken dizinin müzikleri de diziden çok meşhur olmuştu. Spotify’da bulabileceğiniz Hatırla Sevgili playlistini de dinlemenizi öneririm.
“Biri bizi durdursun canım.”
Size Burhan Altıntop desem muhakkak bir repliğini şıp diye söylersiniz. Hangimiz Selin taklidi yapıp, Volkan’ın rakı sofrasına dahil olmadık ki?
Dönemin en çok gülünen en iyi sit-comu olarak tarihlere geçen Avrupa Yakası; aşırı özellikli karakterleriyle aslında bir “en iyi” sit-comun nasıl olabileceğinin somut örneğidir. Karnımız ağrıyana kadar güldüğümüz sahneler; İfot’undan tut, Makbule’sine, Şahika’sına kadar hepsi ayrı komedi hepsi ayrı bir profesyonellik. Oyunculuğun, senaryonun bu kadar iyi olduğu bir komedi dizisi başka gelemedi başımıza. Avrupa Yakası şu anda Türkiye’nin görmüş ve görebileceği en iyi komedi dizisidir. Katılmayan yoktur sanıyorum?
Konusuna gelirsek, hepimiz biliyoruz ama; Avrupa Yakası, ait olmak istediği havalı Nişantaşı hayatı, çalıştığı moda dergisi, tam bir beyaz Türk olan aşık olduğu erkek ve bu dünyanın tam zıttı hayat görüşüne sahip ailesi arasında kalmış genç bir kadını konu alıyor.
Geçtiğimiz aylarda HD olarak YouTube’a yüklenmesi ile yine popülerleşen Avrupa Yakasını yatmadan önce, yemek yerken veya tok karnınıza izlemenizi öneririm.
Bu arada yine sitemiz içerisinde yer alan ve Polat Öziş’in yazdığı “Avrupa Yakası’nı Neden Çok Seviyoruz?” okumanızı öneririm.
Hikaye, Şehrazat’ın oğlunun tedavisi için 150 bin dolar bulmak zorunda kalması ile başlar.
Çocuğunu yaşatmak için her çareyi deneyen genç kadın, çalıştığı şirketin iki genç ve yakışıklı patronundan birine başvurur. Patronundan gelen teklif hayatının akışını değiştirecek, Şehrazat’ı altüst etmeye yetecektir.
“Ahlaksız teklif” denen kavram bu dizi ile birlikte gündemimize gelmiştir.
Final bölümünde yapılmayan bir şeyi yaparak, tüm bölümü canlı çeken yapımcılar, bence hayatının hatasını yaptı. Hatırlıyorum da duyulmayan konuşmalar, gidip gelen ses düzeneği gibi bir sürü aksaklık yaşanmıştı. Ama onun dışında oldukça kaliteli bir proje olduğunu söyleyebilmek mümkün.
Kanuni Sultan Süleyman ve onun amansız aşkı Hürrem’in hikayesinin anlatıldığı dizi başarılı projeler arasındadır. Hem çok eleştirilen hem de çok beğeni toplayan dizinin başrolünde; Halit Ergenç ve Meryem Uzerli bulunuyor. İki oyuncu da rollerinin hakkını fazlasıyla vermişti.
Yurt dışında da ses getiren proje, Osmanlı Tarihi ile ilgili cesur hikayelere değinmişti. Kiminin gerçek dışı bulduğu kiminin de gerçekten yaşandığını iddia ettiği bu yapım için; sonuçta dizi ve kurgusal olduğunu unutmamak gerek diye düşünüyorum.
Dizi yayınladığı dönemde üzerinden oldukça fazla pazarlama teknikleri geliştirilmişti. Hürrem yüzüğünden tutun da, Kanuni’nin saten geceliğine kadar her şey pazarlarda satıştaydı.
Hürrem-Kanuni aşkını izlediğimiz ve bunun yanında Kanuni’nin döneminde ne kadar büyük bir hükümdar olduğuna şahit olduğumuz bu projeyi YouTube’dan HD izleyebilirsiniz.
Yayınladığı döneme göre oldukça kaliteli replikleri ve başarılı oyunculukları olan Kaygısılzar dizisi hala izlediğinizde yüzünüzde tebessüm oluşturabiliyor. 1994 yılında başlayan dizi belki de 90’lı yılların (Bir Demet Tiyatro’yu dizi kategorisi dışında ele alırsak) en iyi komedi dizisiydi.
Köyden kente göç eden ve kente uyum sağlamaya çalışan bir ailenin hikayesinin anlatıldığı dizide güldürürken düşündüren bir hava hakim.
Memnun Kaygısız, 3 karısı ve 36 çocuğu ile İstanbul’a gelir. Evi geçindirmek konusunda ne yapacağını bilmeyen Memnun’un aklına, asker arkadaşı ve tertibi İsmail’in yanına taşınmak gelir. Artık İsmail’in başı Memnun, üç karısı ve 36 çocuğu ile derttedir. Tabii hanımı Zeynep ve ev sahipleri Hacı Gaffur Bey’in de.
Dizi, halen daha geçerliliğini koruyan fakir ama “çok çocuklu” ve geçinmekte zorlanan ailelerinin parodisi olarak karşımıza gelmekteydi.
Türkiye’nin öncü sit-comu olan Kaynanalar’ın ilk yayınlandığı tarih 1974’tür. Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş Nuri Kantar ve ailesinin İstanbul’a uyum sağlayıp kendi geleneklerinden uzaklaşmamak için verdikleri çaba ve zengin olma hayalleri anlatılan dizi, 2004 yılına kadar devam ederek çok büyük bir başarıya imza atmıştır.
Değişen zamana ayak uyduran karakterler, olaylar ve teknoloji ile gelişen dünyaya uyum sağlama süreçleri de işlenen dizi, 1974-2004 yılları arasında onlarca yıl yayınlanarak Türk televizyon tarihinin en uzun süre yayında kalan dizisi olmuştur.
1997 yılına kadar TRT ekranlarında izleyicisi ile buluşan dizi, bu tarihten finalin gerçekleştiği 2004 yılına kadar Kanal D’de gösterilmiştir.
Lise yıllarında aynı sıralarda ve aynı mahalleden oturan gençlerin; arkadaşlık, sevgi, ihtiras, çılgınlıklarla geçen serüveni.
Başrolünde Yonca Evcimik’in olduğu dizi, 90’lı yılların en iyi gençlik dizisiydi. Şimdi bile bazı gençlik dizilerinde rastladığımız karakterlerin atalarına burada rastlamak mümkün.
1996 yılından 2001 yılına kadar yayınlanan dizide; 4 kız arkadaşın günlük hikayeleri anlatılıyor.Dizide ayrıca Oktay rolüyle tanıdığımız Cenk Torun ise dönemin en beğenilen erkekleri arasındaydı. Öğretmen rolüyle tanıdığımız Şenay Gürler ise o zamanlar daha toy olarak karşımıza çıkıyor. Yalnız bir şey diyeceğim kadın hakikaten yaşlanmıyor!
Dizinin tüm bölümlerini YouTube’dan izleyebilirsiniz. Malum dizi 96 yılında başladığından ve o zamanlar böyle bir teknoloji olmadığından maalesef HD olarak izleme imkanımız yok. Olsun böyle daha güzel.
Mehmet Ali Alabora (Komiser Memoli) ve Meltem Cumbul (Zeyno)`un başrolü paylaştığı dizide, köyden kaçan Zeyno`nun Memoli ile karşılaşıp birlikte yaşadığı olağanüstü maceralar anlatılmaktadır.
Oyuncuların da rollerini güzel yapmasıyla beraber herkesin kalbinde yer kazanmış bir dizidir Yılan Hikayesi.Ayrıca eski bölümleri severek izlenmektedir. Dizinin jenerik müziğini flütümüzle çalmaya çalıştığımız o efsane dönemi hatırlamak isteyenler tekrar izleyebilir.
Anne ve babasını bir trafik kazasında kaybeden idealist Afet Öğretmen, küçük kardeşi Kerem ile birlikte Anadolu’yu karış karış dolaşmıştır. Ezberci eğitimden değil, yaratıcı eğitimden yana olan Afet Güçverir buralarda türlü tayinler, atılmalar görmüş ve kardeşine tokat attığı için ayrılmak zorunda kaldığı eski meslektaşı, aşkı Tekin Bey’i ise asla unutmamıştır. Kardeşi ile birlikte yıllar sonra son sürgünleri olan İstanbul Rıdvan Kanat Lisesi’ne gelirler. Bu tayin Afet Güçverir için yeni bir yaşam,öğrenciler içinse uzun soluklu bir hayat eğitiminin başlangıcı olacaktır. Gökçe Bahadır’ı meşhur eden dizi olarak da tanımlayabileceğimiz Hayat Bilgisi, 2003-2006 yılları arasında sürmüştür.
Koçum Benim, Tarık Akan (Koç Can), Ebru Cündübeyoğlu (Deniz Hoca), Sevil Üstekin(Sevinç Hoca), Zihni Göktay (İsmail Bey), Ozan Güven (Umut), Yunus Günçe (Gökhan)’nin başrolünü paylaştığı 2002-2004 arasında gösterilmiş televizyon dizisidir. 10 Ocak 2002’de TRT’de yayınlanmaya başlayan dizi,11 Mart 2004 tarihinde sona ermiştir. Dizi İstek Acıbadem Lisesi’nde ve İstek Belde Lisesi’nde çekilmiştir. Koçum Benim, 70’lerde çekilen Beyaz Gölge’nin yerli versiyonudur. Özgün diziden birebir alıntılar yoğun biçimde mevcuttur.
Hayda rinna rinna rinanay
Kenan İmirzalıoğlu’nu ilk tanıdığımız dizidir. Serseriliği ve kabadayılığı gözümüzde yumuşatan hikayesiyle oldukça beğeni toplamıştır. Jenerik müziği ise, hafızlarda ilk günkü güncelliğini korumaktadır. Arabesk tarzı hikayesi ve mükemmel oyunculuklarla unutulmazlar arasında yer alır. Kuşçu ile Yusuf’un sohbetleri ise bize adeta terapi gibi gelmektedir.
Ekmek Teknesi,16 Kasım 2002 yılında ATV’de yayınlanmaya başlayan ve bir ailenin başından geçenleri konu alan dizidir. 2004 yılında Show TV’ye geçmiş ve 13 bölüm yayınladıktan sonra final yapmıştır. Heredot Cevdet, Nusret Bey ve kızları, Deli Cengiz ile Çöpçü kankası… Hepsi bu dizideydi.
Yardımsever Perihan Abla, herkesin imdadına koşan mahalle teyzesi olarak aklımıza kazınmıştır. Burçin Terzioğlu’nu çocuk olarak izlediğimiz dizide Suna Keskin, Perran Kutman ve Şevket Altuğ başrolü paylaşmaktadır.Meraklı kişiler için söylenen “Meraklı Melahat” lafı da bu dizideki karakterden gelmektedir. Türk toplumundaki mahalle yapısını anlatmasıyla dikkat çekmiştir.
Mahallenin Muhtarları; 1992-1997 yılları arasında yayınlanan dizide çaycı Temel ve muhtar beyin kızı Fadime’nin aşkı konu edilmektedir. Ütü yüzünden yangın çıktığı ve Fadime’nin öldüğü bölüm ise fazlasıyla ağlatmıştı. (193.bölüm)
1997-2002 yılları arasında Temel-Şirin aşkının işlendiği dizide sıcacık bir aile komedisini izlemekteyiz. Temel’in maymunu Çaydanlık’ı da unutmamak gerek. Dizi, Maltepe’de çekilmiştir ve şimdi bile gidip ziyaret ettiğinizde kendinizi dizinin setinde gibi hissedeceksiniz.
82ekran için yazan: Serel İğrek