82ekran için yazan: Polat Öziş
Teknolojinin ve dolasıyla internetin hayatımızda iyiden iyiye söz sahibi olmaya başladığı 21. yüzyılla birlikte çoğu alışkanlığın yerini bambaşka rutinlere bıraktığı aşikâr. Gazete almak yerine haberleri tabletten, telefondan takip etmek bunun en bariz örneği. Bu dijital değişimin sosyal hayata yansıması da kaçınılmaz. Malum, günümüzde kimsenin kullanmadığı (!) ama herkesin bildiği date uygulamaları mevcut. Ve ne hikmettir ki, kimse kullanmasa dahi bu uygulamalar sayesinde her gün binlerce kişi tanışıyor ve yeni bir ilişkiye yelken açıyor. Kabul etmek lazım ki bu uygulamalar, günümüzde ilişkiye bakış açısını da topyekun değiştirmiş durumda.
2019’un en iyi dizileri arasına adını rahatlıkla yazdıracak olan ve Ankara’nın ışıltılı gece hayatını olanca çıplaklığıyla ele alan bir işti Pavyon. İlginç konusunu, nükteli anlatımı ile süsleyen dizinin yönetmeni Sami Öztürk ve yapımcısı Enver Arcak’ın iş birliği ile huzurlarımıza gelen Dijital Flörtleşme ise en az selefi kadar ilgi çekici bir konuya sahip. Keza bu noktada ikiliye de parantez açmak lazım. Pavyon gibi oldukça merak uyandıran bir konuyla izleyici karşısına çıkan Sami Öztürk ve Enver Arcak’ın bir kez daha irdelenmemiş ancak konuşulması elzem olan bir hikâye sunuyor olmaları, esasen ne denli vizyoner adımlar attıklarının da yegâne göstergesi. Bu nedenle henüz proje aşamasındayken dahi merak uyandıran Pavyon’un güzel kaderini, Dijital Flörtleşme’nin de benzer şekilde yaşayacağını şimdiden söylemek mümkün.
Gelelim fazlasıyla konuşulmaya değer diziye. Çünkü karşımızda gizemli bir konu var. Malum, dijitalleşen çağla birlikte, ilişkiye başlama normunun da değiştiği aşikâr. Yok öyle artık bir aşk mektubu yazayım, duygumu dökeyimler… Artık hızlı tüketimin bir getirisi olarak sağa kaydırma, sola kaydırma var. Ve her ne kadar inkâr edilse de özellikle X ve Y kuşağındaki birçok bireyin bu date uygulamalarını kullandığı da su götürmez bir gerçek. Ancak işin ilginç kısmının filizlendiği nokta da bu: evet, herkes bu uygulamaları kullanıyor ama kullandığını söylemeye cesaret edemiyor. Hal böyle olunca da date uygulaması bireyin gizli zevki haline dönüşüyor. Kişinin, gizli zevkini bir dizinin başrolü olarak görmesi de haliyle merak uyandırıyor. Üstüne üstlük yaşanabilecek türlü ilişki ve olay kombinasyonuna parantez açması anlatımı daha da enterese kılıyor.
Dijital Flörtleşme’nin ilk bölümün ardından söylenecek sözse doğumunun oldukça başarılı gerçekleşmesi. Kadın-erkek dengesini gözeterek, toplumun farklı kesimlerindeki bireyleri merkezine alması dinamik ve farklı bakış açıları sunuyor. Tabii, bu yarı kurmaca bir dizi. Olayın kimi kahramanları da senaryoya bağlı hayali karakterler. Ancak Dijital Flörtleşme bunu bir an olsun hissetmiyor. Aksine belgesel izliyormuşçasına izleyiciyi içine çekiyor ve yaşanan/yaşanması pekâlâ muhtemel olaylar etrafında dijital çağda flörtleşmeyi tüm yönleriyle ortaya döküyor. Bu noktada ise masum gözükmek için argoya sırt çevirmiyor. Sokak jargonuna da dizi de yer vererek gerçekçilik dozajını yukarı çekiyor. Kabul etmek lazım ki, date uygulamalarının başındayken hiç kimse İngiltere Prensi’ne dönüşmüyor. Aksine, içindeki cinsel dürtülerle ortaya çıkan canavarı olanca çıplaklığıyla dışarı bırakıyor. Hal böyle olunca da dizinin iyi bir ön hazırlık ve gözlem sürecinin ardından izleyici karşısına çıktığını söylemek de mümkün hale geliyor.
Flörtleşmenin teknolojiye teslim oluşu, oldukça enteresan ve konuşulmaya değer bir konu. Yalnızca date uygulamaları ile sınırlandırmayacak kadar genişlemiş bir olaydan bahsediyoruz. Şu an telefonumuzdaki en günahsız uygulamadan bile flörtleşmek ve yeni arkadaşlıklar edinmek mümkün. Bu noktada ise Dijital Flörtleşme, anlatısını yalnızca olayın kahramanları ile sınırlandırmayarak, seksologlardan akademisyenlere kadar konunun ehli birçok kişiye mikrofon uzatarak perspektifini de genişletiyor. Ancak bunu yaparken, didaktik olma kolaycılığına saplanmayarak, hikâyenin aurasını uygun bir şekilde eğlenceli bir üslup takınıyor. Bir başka deyişle Sami Öztürk, dizayn ettiği yapıyı mizahi bir şekilde sunarak, henüz ilk bölümden izleyicisi ile bağ kurmayı başarıyor.
Bir anlatıya karşı merak uyandıran şüphesiz ki hikâyesidir. Ancak bu hiçbir zaman tek başına yeterli bir done değil. Nitekim bir yapımın işçiliği kötüyse, dünyanın en karanlık olayına da değinse beş para etmez. Ancak Pavyon’u izlenebilir kılan nasıl ki rengârenk ve tozpembe üslubuysa, Dijital Flörtleşme’nin de o. Hâlihazırdaki gizemli ve ilginç konusunu samimiyetten taviz vermeyen bir dille işleyerek adeta neşe aşılaması Dijital Flörtleşme’yi de en az Pavyon kadar başarılı bir noktada konumlandırmaya olanak tanıyor. Hele hele pavyon gibi niş bir konudan ziyade, toplumdaki birçok bireyin hayatına temas eden ya da etmesi mümkün bir olay bütününe eğilmesi, Dijital Flörtleşme’yi gelecek vadeden ve muadilinden bir adım öteye taşıyacak ana unsur olarak beliriyor.
Çağımızın kaçınılmaz gerçeği date uygulamalarını ve bu uygulamalar neticesiyle gerçekleşen gizemli ilişkileri merkezine alan Dijital Flörtleşme, eğlenceli üslubu ve konuya getirdiği cesur bakış açısıyla ümit vadeden bir iş. Özellikle hala birçok insanın dile getirmekte zorlandığı flört metodunu merkezine almasıyla ilgi çekici yapısını perçinleyen diziyi uzun bir süre konuşacağımızı öngörmek mümkün. Evet, çağımızın kaçınılmaz gerçeğidir dijital flörtleşme. Kimi zaman tek gecelik olur, kimi zaman uzun bir ilişkiye evrilir, çoğu zamansa koca bir hayal kırıklığı yaratarak insanı şoke eder. Ancak her ne olursa olsun pek dillendirilmez. Hala gizemini koruyan böylesi bir konuyu eğlenceli ve realist bir üslüpla ele alması da Dijital Flörtleşme’yi seyir zevki yüksek bir iş olarak addetmenin önünü açıyor.