82ekran için yazan: Polat Öziş
Malum, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bir yayın, sosyal medyada paylaşılan kesitleriyle epeyce ses getirdi. Ne mi o? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun konuk olduğu Uykusuzlar Kulübü’nden bahsediyorum tabii ki. Bir siyasetçinin konuk olmasına rağmen asla yükselmeyen tansiyon ve anbean kahkahaya gebe bir ortam. Türk televizyonculuğu için çölde vaha bulmuşçasına değerli bir atmosfer bu. Tabii, Ekrem İmamoğlu’nun sakin ve içten tavrının payı burada yadsınamaz. Ancak o gece yaşananlar, hala konuşulmaya değer bulunuyor ve takdir topluyorsa bunun tek bir müsebbibi var, o da Okan Bayülgen.
Şimdi soruyu size yönelteyim. Okan Bayülgen’in verdiği aranın ardından televizyona dönüşünü Ekrem İmamoğlu vesilesiyle öğrenenlerden misiniz? Eğer öyleyse hiç dert etmeyin, çünkü ülkenin büyük çoğunluğu “Disko Kralı”nın dönüşünü bu vesileyle öğrendi. Ancak Okan Bayülgen’in dönüşü öyle bir anda gelişen bir olay değil. Hatırlayalım, KanalD’deki Altın Kelebek Ödül Töreni’ndeki Diriliş Ertuğrul çıkışı nedeniyle, programının yanınlanmasına bir ay kala sözleşmesi feshedilen Okan Bayülgen, o gün bugündür ekranlardan uzak. Ama sanıldığının aksine inzivaya çekilmiş de değil. Dada Salon’da harika işlere imza atan ve yaklaşık altı önce yeniden radyo programı yapmaya başlayan Bayülgen, esasen gençlik enerjisini hala koruyor. Onun TV100 gibi, henüz yeni açılan bir kanalda dönmesi ise iki açıdan değerli. Birincisi, Okan Bayülgen ekranlarda yeni boy gösteren bu kanalın marka yüzü. O nedenle desteklenmeye mecbur. Bir ikincisi ise, ana akım medyanın dışında, tamamen kendi tasarlayacağı bir ortamda var olması, televizyonun o bayağılaşan kalıplarının da kapı dışarı edileceği anlamını taşır. Bir başka deyişle, Okan Bayülgen kendi üslubuyla sıfırdan bir yapı dizayn edecek. Müthiş bir olay bu.
Peki, herkesin aklında aynı soru var. Dijital medya bu kadar yayınlaşmışken ve yıllar öncesinde herkesin kendi televizyonu olacağını iddia eden, bu iddiasında da haklı çıkan Okan Bayülgen neden internete değil de hala televizyona iş yapıyor? Aslında bu, kendisine de en çok yöneltilen sorulardan. Ben ise en tatmin edici cevabı, Okan Bayülgen’in katıldığı bir internet programında duydum. Herkesin birer ikişer internetin özgürlüklerle dolu dünyasına kaçtığı ortamda, televizyonda da aklı selim biri olması gerektiğini ve buranın bakir bırakılmamasının önemini anlattı Okan Bayülgen. Bir konuda haklı. Evet, herkes televizyonu bırakırsa hele hele bunlar yaptıkları nitelikli işlerle ekrana değer katan isimler olursa, ortam ne idiği belirsiz “tiplere” kalır. Çünkü, kabul etseniz de etmeseniz de televizyon toplum inşasındaki en tehlikeli silahlardan biri. Ve onu yok saydığınız anda ortaya çıkacak neslin korkunç yüzüyle tanışabilirsiniz. Aynı ana-akım medyanın son yıllardaki toplumu götürdüğü noktada olduğu gibi.
Okan Bayülgen, televizyonculuğun simge isimlerden. Benim gibi Y kuşağına mensup gençlerin, blu çağında sıklıkla eşlik etti talk showların yaratıcısı. Eğri oturup doğru konuşalım. Nitelikli komediye ve hakkıyla gerçekleşen sohbetlere birçoğumuz ilk defa Okan Bayülgen vesilesiyle eşlik ettik. Bu nedenledir ki, ona karşı bakış açımız hep farklı olmuştur. Ama bu basit bir romantizm değil. Hak ettiği bir övgü. Ancak bu süre zarfı içerisinde Okan Bayülgen de yanlışlar yapmadı değil. Mesela “Uykusuzluk Diyarı” sloganıyla yola çıkan Dada Dandinista her haliyle tel tel dökülen bir programdı. Dinamizmini yitirmiş, o koltukta sanki zorla oturan bir Okan Bayülgen vardı karşımızda. Sonra, tam evine KanalD’ye dönüyor derken Diriliş Ertuğrul krizi patlak verdi. Yanlış anlaşılmasın, Okan Bayülgen Altın Kelebek’teki çıkışında sonuna dek haklıdır. Ancak akabinde feshedilen sözleşmesinden sonra mağlubiyeti kabul etmesi ve ekranlardan böylesine uzun süre uzak kalmayı yeğlemesi, benim gibi birçok kişinin ona sitemde bulunmasının da önünü açtı.
Öyle ya da böyle Okan Bayülgen verdiği uzun aranın ardından televizyona geri döndü. Hem de 10 yıl önceki enerjisiyle. Bundaki ana etmen şüphesiz ki ekrandan ayrı kaldığı sürece yaptığı işlerin onu diri tutması. Başta Dada Salon olmak üzere, altı ay önce başladığı radyo programı, onun televizyona dinç bir şekilde hazırlamış, bu aşikar. Üstüne üstlük onun ekran albenisine karşı gelişen özlemi de işin içine katarsak, Okan Bayülgen’in sahalara oldukça iştahlı döndüğünü söylemek kaçınılmaz olacaktır. Keza bunu TV100’de ortaya koyduğu dinamizmle anlamak da oldukça kolay.
Peki, Okan Bayülgen’in ana-akım medyanın dışında ekranlara dönüşü iyiye işaret mi? Öncelikle şunu kabul etmek gerekir: eğer ki o, diri bir şekilde talk show yapmak isterse bulunduğu kanal yalnızca teferruattan ibaret olur. Çünkü Okan Bayülgen büyük bir güç ve kitleleri peşinden sürükleyebilme potansiyeline sahip. Keza KanalD sonrası geçtiği TV8’e ne denli büyük bir ivme kazandırdığı dün gibi hafızlarda. Hele ana-akım medyada değil de TV100 gibi yeni kurulmuş bir kanalda dönmesini bir rekabet olarak tanımlayacak olursak, bundan karlı çıkacak tek güruh biz izleyiciler olacaktır. Şunu da kabul etmek gerekir. Okan Bayülgen’in verdiği uzun aranın ardından TV100’de dönmesi, “koca koca” kanallarda iş bulamadığı için değil, hareket özgürlüğünü daha canlı kullanabilmek adına kendi yaptığı bir tercih. Arkasında baskı hissetmeyen, sadece kendisini değil kanalı da yüceltmekle mükellef olan iştahlı bir Okan Bayülgen’in TV100 sularında yaratacağı fırtına hakikaten görülmeye değer olacak!
Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı programla dönüşünü sağır sultana dahi duyuran ve hayranlarını koca bir heyecanın ortasına bırakan Okan Bayülgen, benzersiz moderasyon yeteneği, daha da olgunlaşan mizahı ve biriktirdiği müthiş hayat tecrübesiyle tekrardan ekranların rengi olmaya aday. Özellikle git gide tektipleşen ve tamamen evdeki bir dekor halini alan televizyon için bulunmaz bir Hint kumaşı. Ve doğrusunu söylemek gerekirse, amiyane tabirle “çoluk çocuğa” kalan komedi yükünü sırtlayacak ve diriltecek yegane isim! İster televizyondan izleyin, isterseniz tekrarlarını YouTube’dan takip edin. Ancak şu bir gerçek ki, Okan Bayülgen’in espri yeteneğine şahitlik etmek müthiş bir olay. Evet, onun tekrardan içindeki uslanmaz televizyoncuyu dışarı çıkarması hele hele ana-akım medyanın dışındaki bir kanalda bunu gerçekleştirmesi, televizyonun başına gelebilecek en hoş sürprizlerden biri. Lamı cimi yok, Okan Bayülgen gibi dehalar her zaman gelmez. Tadını çıkarmaya bakın.