82ekran için yazan: Polat Öziş
Zor bir yıl geçiriyoruz. Yeni bir filme, diziye rastlamanın kolay olmadığı bir yıl… Tüm bu olağanüstü şartlar altında çıkagelen her yeni işse benim nazarımda kıymetli. Hele bir de Yarım Kalan Aşklar gibi fantastik sularda yüzen ve enteresan hikayesiyle merak uyandıran bir işse durum tadından yenmez bir hal alıyor. Peki, Burak Deniz ile Dilan Çiçek Deniz’in başrolleri paylaştığı ve ilk bölümüyle BluTV’de izleyicisi ile buluşan dizi nasıl bir başlangıç yaptı? Gelin, hep birlikte göz atalım.
Hayata gözlerini yuman bir gazetecinin, ipe sapa gelmez bir başkomiserin bedeninde dünyaya geri dönüşünü ve akabindeki ilginç olaylar silsilesini merkezine alan Yarım Kalan Aşklar, fantastik duruşuyla ilgi çeken bir iş. Nasıl çekmesin ki? Son dönemde Netflix Türkiye’nin hazırladığı ve başarısı tartışmaya açık olan Hakan: Muhafız ve Atiye gibi iki örnekten sonra, fantastik türe ilgi daha da artmış vaziyette. Keza bu ilginin altında yatan ana sebebin de “bu topraklardan eli yüzü düzgün bir fantastik hikaye çıkar mı?” sorusuyla paralel olduğu da su götürmez bir gerçek. Tabii, bu noktada diziyi muadillerinden ayıran ana etmen ise birçok farklı türe kucak açması. Evet, Yarım Kalan Aşklar’ın hikayesini filizlendiren fantastik bir olay. Ancak bütüne baktığımızda romantik komedi ve polisiye öğelerinin daha çok ön planda olduğunu söylemek mümkün.
İlk bölüm itibariyle Yarım Kalan Aşklar’ın seyir zevkini yukarı taşıyan ana etmen şüphesiz ki komedisi. Bu noktada altı çizilmesi gereken yegane yapı taşı ise Kadir. Amiyane tabirle pislik, işe yaramaz ve üçkağıtçı bir profil olarak resmedilen karakteri adım adım tanımak peşi sıra atılacak kahkahlara da gebe. Üstüne üstlük, Ozan’ın seyirciyle eş zamanlı olarak Kadir’i tanıması ve buna binaen verdiği tepkiler Kadir’in bedeni içindeki Ozan ile seyirci arasında bir köprü kurulmasına da olanak tanıyor. Bu da Kadir’in her hareketini samimi bir tebessüme dönüştürme konusunda fazlasıyla işlevsel bir detay olarak beliriyor.
Konu Kadir’den açılmışken, parantez açılması gerekense Burak Deniz. Başarılı oyuncu, üstünden kalkması fazlasıyla zor olan rolün hakkını vermekle kalmıyor, ilk bölüm itibariyle Yarım Kalan Aşklar’ı da adeta sırtlıyor. Özellikle Kadir’in hikayeye dahil olduğu ilk çeyrekten sonra anlatının ritmini yukarı çeken oyuncu, karakterin içinde bulunduğu karmaşayı tüm yeteneğiyle resmederek senaryonun merkezini oluşturan doğa üstü olayı dahi gerçekçi bir hale dönüştürüyor.
Peki, 60 dakikalık ilk bölüm sonrası Yarım Kalan Aşklar ne denli umut vadediyor? Doğrusunu söylemek gerekirse, dizinin oldukça akıcı bir yapıyla belirdiği aşikar. Nitekim, insanı içine çeken olay örgüsü ve dinamik kurgusu ziyadesiyle övgüye değer. Özellikle hikayenin dram ve komedi arasında gidip gelen çizgisine rağmen duygusunu başarıyla aktarması, seyir zevkini de ikiye katlıyor. Yarım Kalan Aşklar’ın atmosferini çekici kılansa, ciddiyetten uzak tavrı. Fantastik bir hikaye anlatmasına rağmen, karakterlerinden hikayesine kadar tüm dünyayı tiye alabilecek bir düzlemde ilerlemesi anlatının dokusunu oldukça yumuşatıyor. Bu da Yarım Kalan Aşklar’ın eğlencesini doruğa çıkarıyor.
Gelelim dizinin eksilerine. Keza Yarım Kalan Aşklar’ın tıkır tıkır işleyen ve insanı içine çeken mizahı ile ilgili ne denli pozitif yorumlar getirmek mümkünse, polisiye tarafıyla ilgili de bir o kadar negatif söylemler geliştirmek mümkün. Keza polisiye yönün ilk bölüm sonunda zayıf kalması, anlatının maceraya dozajını da baltalıyor. Özellikle olayların kolay tahmin edilebilir oluşu ve kör göze parmak sokarcasına verilen ipuçları, tüm gizem sosunu deyim yerindeyse gölgeliyor.
Yarım Kalan Aşklar’ın en büyük problemlerinden biri de diyalogları. Kulak tırmalayan ve karakterlerin doğasına uygun olmayan replikler, yer yer dizinin seyir zevkini olumsuz etkiliyor. Özellikle Cinayet Büro’nun sahne aldığı sekanslarda dile gelen her bir söylem, anlatıya adaptasyonu zorlaştırdığı gibi karakterleri de yapaylaştırıyor. Bu da bir noktadan sonra hikayenin polisiye kanadının karikatürize bir hal almasına sebebiyet veriyor.
Günahıyla, sevabıyla izleyicisi ile buluşan Yarım Kalan Aşklar, zayıf yönlerine rağmen neşesi ve sürprize açık senaryosu ile fark yaratmaya gebe bir iş. Hele hele kendini gereksiz yere ciddiye alan ve bu nedenle alay konusuna dönüşen fantastik anlatılar ülkemizde birer ikişer artmaya başlamışken, böylesi yumuşak bir anlatının daha da değerlendiğini söylemek mümkün. İlerleyen haftalarda Dilan Çiçek Deniz’in de varlığını hissettirmesi ve Burak Deniz ile iyi bir ikiliye dönüşmesi halinde, Yarım Kalan Aşklar hakkında daha birçok övgü dolu sözcük söyleyebileceğimizi şimdiden öngörebiliriz. Bakalım, ilk bölümüyle sınıfı geçen dizi, ilerleyen haftalarda neler gösterecek? Bekleyip, görelim.