yukari cik
X

Keskin, Karanlık ve Travmatik: Sharp Objects

Keskin, Karanlık ve Travmatik: Sharp Objects

HBO’nun bu yaz yayına giren dizisi Sharp Objects adından daha sık sık bahsedeceğimiz bir yapım. Başrollerinde Amy Adams ve Patricia Clarkson gibi oldukça tanınmış isimler bulunuyor. HBO buna benzer yapımlarda daha çok sinema filmlerinden tanımış olduğumuz oyuncular ile çalışmayı seviyor (True Detective, The Night Of). Esasında bu durum da belli bir kaliteyi de beraberinde getirmiş oluyor. Yapımın yönetmen koltuğunda ise sevilen filmler Dallas Buyers Club, Wild, C.R.A.Z.Y. gibi işlerden hatırladığımız Jean-Marc Vellee bulunuyor. Aynı zamanda dizi Gone Girl romanının da yazarı olan Gillian Flyn’in romanından uyarlanmıştır.

Camille, eskiden kendisinin de yaşadığı Wind Gap kasabasına geri döner. Bir gazete muhabiri olan Camille, bir cinayet bir de kaçırma olayı yaşanan eski kasabasına, bu olayların haberini yapması için gönderilmiştir. Travmalı, karanlık geçmişe sahip bir karakter olan Camille’in geçmişine yaptığı yolculuğu ve buna eşlik eden bir de cinayet dosyasını izliyoruz sekiz bölüm boyunca. Ancak belirtmek gerekir ki, Camille karakterinin hikâyesi daha ağır basıyor. Ve ilerleyen bölümler de Camille karakterinin hikâyesi ile cinayet olayları bir şekilde eklemleniyor. Geleneksel bir güneyli kasabası olan Wind Gap hakkında da konuşmak elzem görünüyor. Çünkü bu kasaba dizide adeta bir karakter gibi canlanıyor. Herkesin büyük sırlar sakladığı ve söylenenlerin yarısının yalan olduğu bir kasaba. Öyle bir mizaca sahip ki hem boğucu hem yutucu bir kasaba görüyoruz. Şehir bir krizdir denilebilir ve bu kasabada bundan kendine has bir şekilde payını almış görünüyor. Wind Gap kasabasının geleneksel sahne oyunu dahi bize belli bir fikir vermektedir. Bu geleneksel sahne oyununda iç savaştan bir olay canlandırılır ve çocuk istismarı sayılabilecek bir olay anlatılır. Buradan da yola çıkarsak pekte tekin olmayan bir kasaba olduğunu söylemek şimdilik yeterli olacaktır.

Dizinin oyunculukları şahane. Özellikle Patricia Clarkson ve tabii Amy Adams oldukça iyi iş çıkartmışlar. Henüz dizinin başında gösterilen, korkulan, çekinilen anne imajını devam eden bölümlerde de görmekteyiz. Anne karakteri olan Adora (Patiricia Clarkson) aynı zamanda sosyetenin elit bir üyesi, evinin lideri, kasabanın biricik ve güzide bir bireyi. Ancak Camille ile ilişkisine geldiğimizde normal görünen anormale evriliyor. Bu ikili arasında öyle bir gerilim unsuru var ki karakterlerin bakışmalarından dahi sezilebiliyor. Dizi hem bu gerilimden hem de Camille’in karanlık geçmişi üzerinden bir merak unsuru uyandırıyor. Yönetmen bölüm bölüm flashback kullanarak Camille’in geçmişine yavaş yavaş ışık tutmaya başlıyor. Ve bunu öyle güzel bir şekilde yapıyor ki, sanki bir gündüz düşünün içinden fırlamış gibi hissettiriyor.. Camille ve üvey kardeşi Amma arasında ki ilişkide de ilginç bir kontrast yakalanmış. Camille için ölen küçük kız kardeşini hatırlatması ve Amma için bir nevi rol model olması işin içine giren güzel detaylar. Bu yüzden Camille ilk başta Amma ile yakınlaşmasa da Amma hikâyeleriyle büyüdüğü Camille ile bir şekilde yakınlaşır. Dizinin belki de öne çıkan en büyük özelliği, duyguları rahatlıkla izleyiciye geçirebilme özelliğidir. Romanı okumamış olsam da dizide bu duyguların daha iyi yansıtıldığını söyleyebilirim. Çünkü görsel anlatı bu durumda yazınsal anlatıya göre bir adım daha öne çıkıyor. Oyunculuklar ve yönetmenlik kadar müzik seçimleri de oldukça güzel olmuş. İlk bölümde Led Zeppelin ile başlayan müzik maceramız yerine göre iyi seçilmiş diğer birçok müzik ile çeşitleniyor.

Bazı yapımlarda ilk iki bölümü tam olarak hazmedemediğimiz olabiliyor. Tüm sezonu izledikten sonra her şey yerine oturuyor. Sharp Objects dizisinde de bu sıkıntı yaşanabilir çünkü pek çok merak unsuru var. Yine yukarıda bahsettiğimiz nedenden ötürü ilk bölümler biraz temposu düşük gibi hissettirebilir. Belki de yapım için olumsuz olarak bahsedebileceğimiz unsur olarak sayılabilir. Dumura uğratan, şok edici final anının çok kısa olduğunu da olumsuz olarak düşünebiliriz. Fakat unutmamak gerekir ki romanında da final anı çok kısa tutulmuş.

Son yıllarda dizi endüstrisinde oldukça rekabetçi bir durum mevcut. Bu yüzden dizilerin bütçeleri arttığı gibi sayıları da sürekli artıyor. Popüler oyuncuları ve beyazperdeden tanıdığımız yönetmenleri de yavaş yavaş ekranlarda görmeye başladık. Doğal olarak bu güzel çiçeklenme de en çok izleyicinin işine geliyor. Sharp Objects ise bütçe kısmını bir kenara bırakırsak saydığımız çoğu unsura sahip. Hem iyi bir hikâye sunuyor hem de bu hikâyenin duygusunu rahatlıkla izleyicisine aktarıyor. Oyuncu kadrosu ve Jean Marc-Vellee ile beklentiyi arşa çıkaran dizinin, buram buram ustalık koktuğunu söylemek de pekala mümkün. Kalitesini anbean hissettiren Sharp Objects izlemekten pişman olmayacağınız, ayakları yere sağlam basan bir dizi olarak da öne çıkıyor.