82ekran için yazan: Selen Turna
HBO’nun 2019 yılında yayına sürdüğü aynı isimli İsrail yapımından uyarlama gençlik dizisi Euphoria, Rue ve çevresinde bulunan bir grup genç üzerinden ruhsal hastalık, uyuşturucu, travma, cinsellik, kimlik arayışı gibi konuları ele alıyor. Dizinin dikkat çeken tarafı ise gençlik dram tarzı içerisinde kendine farklı bir yol seçerek sunduğu içeriği fazlasıyla sert ve açık bir şekilde anlatmayı tercih etmesi. Happy Another Day (2011), Assassination Nation (2018) gibi yapımların yönetmenlik koltuğunda oturan Sam Levinson dizinin yaratıcısı olmasının yanı sıra senaryo ve yönetmen kadrosunda da yer alıyor. Ana karakter Rue Bennet rolünde ise son zamanlarda ismini sıkça duyduğumuz Disney yapımlarının yıldızı Zendaya’yı izliyoruz.
Yakın zamanda BluTV’de yayınlanmasıyla yeniden gündeme gelen 8 bölümlük Euphoria, ele aldığı konuları Cassie (Sydney Sweeney), Nate (Jacob Belordi), Kat (Barbie Ferrara), Lexi (Maude Apatow), Jules (Hunter Shafer), Maddy (Alexa Demie) karakterleri üzerinden, Rue’nun anlatımıyla izleyiciye aktarıyor.
Yapımcılar ikinci sezon için kolları sıvamışken, dram dolu bir gençlik dizisi olarak ilk sezonun izleyiciye vadettiklerine gelin birlikte göz atalım.
Euphoria, türü içerisinde oldukça karanlık atmosfere sahip bir lise gençliğine odaklanıyor. Ele aldığı konular ve bu konuları işleyiş biçimi, 2007 İngiliz yapımı Skins’in gençlik türüne bakış açısı ile benzer yönler taşıyor. Bunun yanında dizi, gençlik türü içerisinde yer alsa da hitap ettiği kesimi, ele aldığı temaları sınırları zorlayan sahneleri ile izleyiciye sunmayı ihmal etmiyor.
16 yaş üstü izleyici kitlesine hitap eden yapım, psikolojik olarak iyi hissetmeyen kişiler için uygun olmadığının uyarısını da yapıyor ilk bölüm itibariyle. Çünkü uyuşturucu, cinsellik, travma gibi temaları fazlasıyla açık ve keskin bir şekilde işlemesi diziyi muadillerinden ayıran ana etmen.
Bununla beraber, Euphoria’nın, tipik Amerikan lise dizi ve filmlerinde görebileceğimiz karakter ve konuları kendi özgünlüğü içerisinde harmanladığını söylemek mümkün. Bunlardan bazıları, okulun yakışıklı futbol takım kaptanı güzel ve hırslı sevgilisi Maddy, Maddy’nin amigo kızlardan yakın arkadaşı güzel ve saf Cassie, alkol ve uyuşturucunun kol gezdiği çılgın partiler, alışılagelmedik ilişkiler ve cinsellik…
[stextbox id=’alert’ bwidth=’#f55656′ ccolor=’f55656′ bcolor=’f55656′ bgcolor=’f55656′ cbgcolor=’f55656′ bgcolorto=’f55656′ cbgcolorto=’f55656′]DİKKAT SPOILER ÇIKABİLİR![/stextbox]
“Eğer başka bir insan olabilseydim, size yemin ederim olurdum”
İlk bölümde Rue’nun dudaklarından dökülen bu sözler, karakterimizin yaşanmışlıklarının kısa bir özeti niteliğinde aslında. Anksiyete, bipolar, obsesif- kompulsif bozukluk gibi ruhsal hastalıklarla boğuşan Rue’nun, arzu ettiği hissizlik duygusunu sadece uyuşturucu etkisi altındayken deneyimlediğini görüyoruz. Babasının kanser olmasının ardından bağımlısı olduğu uyuşturucular, bu uyuşturucular sebebiyle girdiği koma ve hemen ardından başlayan rehabilitasyon süreci küçük kesitler halinde çıkıyor karşımıza. Rehabilitasyon sonrası kendini içinde bulduğu çalkantılı süreç, Rue’nun sürekli sürtüşme halinde olduğu kız kardeşi ve babasının ölümünden sonra onun ve kız kardeşinin sorumluluğunu üstlenen annesinin de hikâyeye dâhil olmasıyla daha karanlık bir hal alıyor.
“Hissettiğin, dilediğin ve unutmayı istediğin her bir şey unutulur”
Rue kendisinden çok ailesi için farklı biri olmak istese de içindeki tüm kaygıları sona erdiren ve “öfori (euphoria)” haline ulaşabildiği tek araç olan uyuşturucudan vazgeçmesi hiç de kolay değil. Dizinin karakter ve olaylara sunduğu sert bakış açısının gerçekçi olduğu yanlar ise özellikle Rue karakterinde yoğun bir biçimde gözlemleniyor. Rue’nun küçüklüğünden beri yaşadığı ruhsal hastalıklar, uyuşturucu kullanmasındaki en büyük nedenlerden biri. Öte yandan, bu hastalıkların ona yaşattığı her sorunun hayatının sonuna kadar, gittiği her yerde ona eşlik edecek olması ise durumun en acı tarafı. Bu yüzden, dizinin Rue’nun hikâyesini naif bir şekilde sunmak yerine, gerçekçi ve vurucu darbeler eşliğinde işlemesinin yerinde bir seçim olduğunu söyleyebiliriz.
Dizinin yaratıcısı Sam Levinson, ATX Televizyon Festivali’ndeki röportajında, geçmişte boğuştuğu uyuşturucu bağımlılığı, depresyon ve anksiyete sorunları hakkında konuşurken Rue karakterinin Sam Levinson’ın yaşadıklarıyla örtüşmesi, karakterin yaratılışındaki hassasiyeti gözler önüne seriyor. Zaman zaman vuku bulan duygusal çöküş ve yükselişleriyle, uyuşturucu bağımlısı 16 yaşındaki birinin hislerine olabildiğince yakın bir bakış sunan bu karakter için oyuncu seçimindeki titizliğin yeri yadsınamaz. Disney yapımları ile oyunculuğa adım atan ve son olarak Dune serisi filminin oyuncu kadrosuna katılan Zendaya ise dizinin ana karakteri Rue ile son derece uyumlu bir performansa imza atarak Euphoria’ya artı değer katıyor.
“Hayalciler bencil
Hepsi düşünce (Hayallerin)
Umarım biriniz bana kim olduğumu hatırlatmak için geri gelir
Kaybolduğumda
O iyi gecenin içinde (İyi gece)”
Görüntü yönetmenliğinin öne çıktığı sahneler, şarkıcı Labrinth’in karakterlere ve sahnelere uygun yaptığı müzikler dizininin en ilgi çekici yanlarından biri. Bir gençlik dizisi için kolaya kaçmak yerine, işlenen konuyla birlikte yaratıcılığın ve sinematografik kurgunun ön planda olduğu izleyiciyle buluşması fazlasıyla takdire şayan. Karakterlerin kendine has tarzları, rengârenk makyajlar ise bunu süsleyen detaylar olarak göze çarpıyor. Dizinin Zendaya ve Labrinth’in seslendirdiği “All for Us” düeti eşliğinde, Rue karakterini merkezine alan etkileyici bir müzikal sahneyle sezon finali yapması ise yapımın kendine has olan vurucu darbelerine yakışır bir ayrıntı olarak hafızalardaki yerini alıyor.
“Lisedeki hiçbir şey sonsuza kadar sürmez”
İlk bölümden itibaren diğer karakterlerin hikâyesini de Rue’nin ağzından dinliyoruz. Karakterlerin duyguları, geçmişleri ve aile yaşamları çocukluk-ergenlik dönemlerinden küçük flashback kesitleri ile anlatılıyor. Bu da o karakteri daha yakından tanımayı ve davranışlarının nedenini anlayabilmeyi kolaylaştırıyor. Burada ayrı bir parantez açmak gerekirse karakterleri canlandıran oyuncuların büyük bir kısmı henüz rüştünü ispatlamamış yeni yüzler.
Euphoria, tipik Amerikan lise gençliğindeki her detayı bünyesinde barındırırken vurguladığı en önemli nokta şüphesiz ki gençlerin ebeveyn problemleri. Karakterlerin kendini önce çıkardığı güçlü yanlarının yanında zayıf yanları ile savaş halinde olması ise onları yüzeysel olmaktan çıkararak daha yoğun hissetmemiz için güçlü bir neden oluyor. Gençlerin seçtikleri sosyal ortam, yaşamak istedikleri lise hayatı, ilişkiler konusunda “anı yaşa” mottosu ile hareket ettiği bir gerçek. Bununla beraber karakterlerin geçmişleri ve aile problemlerinin ise davranışlarına verdikleri yönde etkisi oldukça büyük. Özellikle Cassie ve Nate karakterlerinin ebeveyn problemlerini en derin şekilde yaşamaları ve davranışları üzerindeki etkisi göze çarpıyor. Nate’in babasının eğilimleri hakkındaki gerçeği küçük yaşta öğrenmesi, hırslı kişiliği onu babasına karşı duyduğu öfke ile büyüdükçe şiddete meyilli, psikolojik sıkıntıları olan bir karaktere dönüştürüyor.
Tanıştığı ve hoşlandığı erkeklere kolayca güvenen ve sevgi duygusuna kolay kapılan Cassie, şarap bağımlısı annesi ve görüşmediği ilaç bağımlısı babası ile herhangi bir rol modeli olmayan bir genç kız. Saf kişiliğinin altında, psikolojide de adı geçen “baba sorunları (Daddy Issues)” göz önünde alarak izlenmesi gereken bir karakter izlenimi veriyor.
Kız kardeşi Lexi’ye nazaran daha duygusal olması, babası ile kurmak istediği ama kuramadığı bağın izlerini, özellikle erkekler tarafından cinsellik konusunda damgalandığı “kolay kız” imajı altında derin bir kişiliğin izlerini bırakıyor. Sezon sonunda ise “erkekler umurumda değil ben değerliyim” düşüncesiyle yıldızı barışan Cassie’ye yönelttiğimiz, hak ettiği mutluluğu yaşayabilecek mi sorusu ise bir sonraki sezon için bir merak unsuru.
Alexa Demie tarafından canlandırılan Maddy ise küçüklüğünden itibaren dikkat çekici sevilen biri olduğu ve istediği hayatı elde etme hırsı ile öne çıkan bir karakter. Annesi ve babasının beraber olsalar da duygusal bir iletişimi olmayan evlilikleri, Nate ile sağlıksız çift ilişkisi yürüten Maddy’nin aralarında yaşanan olaylara rağmen ondan kopmak istememesinin de bir etkisi. Flört şiddeti gibi konulara da değinen ilişkinin ikinci sezonda hangi süreçlerden geçeceğini göreceğiz.
Z kuşağını etkisi altına alan sosyal medya, kabul edilme ve beğenilme duygusunu özellikle Kat karakteri ile net bir şekilde görüyoruz. Kilo problemi yaşayan ve arkadaşlarına göre daha silik bir karakteri olan Kat’in hikâyesi sosyal medya aracılığıyla cesur bir hikâye haline evriliyor. Kişiliğini ve bedenini sevemeyen Kat, hakkında gelişen olaylar sonucunda özgüvenli aynı zamanda da cesaretli tavırlara bürünürken kendi benliğinden uzaklaşma yolunda gidiyor. Sezon sonunda hassas yanlarını gösteren ve kendi benliği ile ilgili çatışmalarını anlamlandırdığı anları izleyiciyle buluşturuyor. Dizinin gidişatında farklı bir rolü olan ismi Fezco ise Rue’ya karşı koruyucu tavırları ve uyuşturucu satıcısı olmasının altında merak uyandırıcı hikâyesinde çok fazla ayrıntı vermeden bunu ikinci sezona bırakıyor.
Dizi, genç karakterlerin kimlik arayışını konu edinirken, değindiği önemli konulardan biri de cinsel yönelim. İlk oyunculuk deneyimi olan Hunter Schafer, Jules ile trans bir karakteri canlandırıyor. Kendisinin de trans bir birey olması karakterin gerçekliğine katkıda bulunurken doğru temsil açısından da iyi bir seçim. Jules’un geçmişine uzanan sahnelerde, özellikle annesi ile sorunlar yaşayan ve trans olma yolculuğunda travmatik olaylara maruz kaldığı dikkat çekiyor.
“Hayatından nefret ediyordu, kötü olduğu için değil, beyninden ve vücudundan nefret ediyorken geri kalan kısmından zevk almak zordur.”
Trans dönüşümünü gerçekleştirdikten sonra cinsel yönelimi konusunda hetoro olduğunu düşünen Jules, Rue ile aralarındaki ilişkiyi ve Nate’e karşı hissettikleri konusunda net bir düşünceye varması zor oluyor. Rue’nun Jules’a karşı hissettiği yoğun duyguların yanında Nate ise içinde cinsel yönelim konusunda karmaşalar yaşıyor.
Babasına karşı duyduğu öfke ve hakkında bildikleri bunu çözmesini engelleyerek bu konunun geri kalan detaylarını ikinci sezona bırakıyor.