8 Aralık 2017’de ilk bölümünü YouTube üzerinden yayınlayan Hile, Filmler ve Filimler adlı hesabın yeni internet dizisi. Birkaç gün önce ikinci bölümünün fragmanını yayınlayan dizi, hesabın öteki dizilerine nazaran daha etkili olacağa benziyor. Bölümleri iki haftada bir yayınlamalarının sebebi belki de budur. Çünkü, hesap daha önce çektiği mini dizileri daha kısa aralıklarla yayınlamıştı.
Filmler ve Filimler‘in önceki projelerine bakarsak birkaç bölümü aşmayan işler görüyoruz. Her dizinin toplamda bir film süresini aşmadığı düşünüldüğünde seyrin, izleyicileri yormayacağını düşünebiliriz. Hatta bu kolaylığı aşırı bir boyuta yükseltip tek bölümlük dizi (!) dahi yaptılar. Dizmek kökünden gelen “dizi”, aslında tek bölümden oluşması teknik olarak imkansız yapıya sahiptir. O yüzden bu “tek bölümlük dizi” sunumu gözden geçirilip ona, “internet kısa filmi” gibi bir tanımlama getirmek daha uygun olacaktır. Hesabın diğer yapımlarına bakıldığında Hile’nin ilk bölümüyle bile öteki dizilerin izlenme oranlarının önüne geçtiğini görüyoruz. “Filmler ve Filimler” en başarılı işini ortaya koyduğunda hem kendi kitlesi hem de onun dışındaki seyirciler de bunun karşılığını tıklarıyla veriyorlar. Dijital teknoloji ile başlayan amatör sinema, internet platformlarıyla, gösterim ve dağıtım engellerini yıkarak kendi kitlesini yaratmaya devam edeceğe benziyor. Umarız bu hesaptan ve başka şahıslardan da internet dizi ve film yapımcılığına katkılar görebiliriz.
Hile’nin yalnızca bir bölümünün yayınlanması sebebiyle bu yazı kapsamlı bir kritikten çok, kişisel bir önizleme biçimde olacaktır. Belki eserin sonlanmasını beklemek sağlıklı bir metin hazırlamak için doğru bir metot olacaktı ancak dizinin bende yarattığı heyecan buna engel oldu. Hatta henüz fragmanı bile izlemeden bu yazıya başlamanın heyecanını duyuyordum. Oyun dünyası ve reel dünya üzerine kurulmuş yerli bir internet dizi fikri bile bu heyecanı yaşamaya yetti. Ancak YouTube’da Filmler ve Filimler kanalını açıp diziyi başlattıktan sonra bu heyecanım en az yarı yarıya düştü. Bunun kişisel bir önizleme olacağını söylemiştim. Söylediklerimin dört başı, fikirlerden önce duygusal tanımlamalardan oluşuyor ve bu durum daha sonra ne beni, ne de diziyi bağlayacaktır. Çünkü dizi henüz yeni başladı ve onun dünyasına ben de yeni giriyorum. Bu cümlelerim de yolculuğumun notları olacaktır. Sinemada perdeye bakarken kafamın içinden geçen düşünceler gibi bağlamsız ve kopuk anlamlara girmeye müsait olduğumu söyleyerek okuyucularımızı yeniden uyaralım. Bu kısa aradan sonra dizi üzerindeki heyecan meselesine dönelim.
İlk heyecanımın düşmesine sebep olan nokta aslında dizinin ilk dakikalarında seyirciye sunduğu didaktik dildi. Ben böylesine bir oyun-dizi içinde kendimi yavaş yavaş bulmayı beklerken bana doğrudan verilen tüm doneler hikayeye karşı tüm beklentimi düşürdü. Sürprizlerle dolu yeni bir dünyaya ayak basarken elimdeki haritanın her köşesini karış karış bilmektense, onu kendim keşfetmeyi yeğlerdim. Bu sebeple, karakterin dizi başında yaptığı monolog hem seyirci temposunu düşürüyor hem de dizinin daha sonra gelecek dinamizmine köstek oluyor. Hikayede enformatif olanı doğrudan anlatmadan, karakterin eylemleri üzerinden seyirciye gösteren yapımlar sinema ve televizyonda her zaman bir adım öne çıkmaları muhtemeldir. Ancak bu didaktik başlangıcı dizinin süresi üzerinden de değerlendirmek gerekebilir. 5-10 dakikasını karakterini tanımaya ayırsaydı bu yirmi dakikayı bulan bölümler yarım saate varabilirdi. Bu da internet dünyasındaki hıza ve hikayede oluşacak muhtemel ritme karşılık köstek oluşturur muydu; bilemiyorum. Zaten bir kritik yazarı olarak benim payıma düşen de bunu tahmin etmek ya da “şöyle olsaydı ne kadar hoş olurdu” demek olmadığı malumdur. Ancak bu bir önizleme ve ben sadece kafamı daha fazla karıştırmaya çalışıyorum.
Dizinin finali, bir seyirci olarak beni hikayedeki biricik tatmine eriştirdi. Bölümün başında düşen heyecanımı yeniden ayağa kaldırdı ve öteki bölümlere karşı yeniden umutlu bakmamı sağladı. Herhalde dizinin yaratıcıları da gerçekleştirdikleri bu heyecana karşılık ikinci bölümü yayınlamak için bekliyorlardır. Çünkü hesabın öteki dizilerine göz atarsanız bir dizinin ilk iki bölümünü iki gün ardı ardına yayınladıklarına bile şahit olabilirsiniz. Ancak genellikle belirledikleri periyotlar haftalıktı. Bu sefer ilk ve ikinci bölümün arasına iki hafta gibi bir süre koymaları bende, hesabın öteki yapımlarına göre, Hile’nin daha uzun soluklu tasarlandığı düşüncesini oluşturmuştu. Zaten geçtiğimiz Ocak ayında YouTube hesapları üzerinden yayınladıkları duyuru videosunda bu yaptıkları projenin üzerine ne kadar düşeceklerini gösteriyorlar. Ayrıca, o videoda dizinin yayın periyotunun iki hafta olacağı ve toplam üç sezonluk bir yapım olacağı gibi bilgiler veriliyor. Diliyorum ki, keyfin git gide yükseleceği bir diziyle karşı karşıyayızdır.
Birinci bölümün sonunda Hile, reel dünya ve oyun dünyası arasındaki ekran engelinin kalktığı yerde noktalanıyor. Felix karakterinin oyun için oluşturduğu hileler onun reel hayatını etkiliyor. Dizinin fikrini işittiğimde kişisel olarak heyecanlanmamı sağlayan şey de zaten buydu: Ekran engelinin aşılması. Böylece seyircilerin oturdukları güvenli koltuklar da artık tekinsiz hale geliyor. Çünkü seyrettiğimiz film/dizi her ne olursa olsun ona baktığımız yer bir perdenin/camın yani genel olarak ekranın arkasıdır. Ekranın diğer tarafındakinden ne kadar etkilenirsek etkilenelim, saldırılardan korunaklı bir yerde konumlanmışızdır. Filmin finalinde kurmaca dünyanın, reel dünyanın içine sızması bir ekran karşısında izleyebileceğimiz en büyük ve temel korkudur. Dizi eğer bu fikri daha da körüklerse YouTube’da “Ulen biz de mi Matrix’teyiz…” vb. yorumları okumamız işten bile değil.
Gelecek bölümün fragmanı hikayedeki aksiyon bölümlerinin yükselişe geçeğini gösteriyor. Eğer bir bölümde dolaptan bir silah çıkarsa, öteki bölümde bu silah kaçınılmaz olarak patlayacaktır. Bundan şüphemiz zaten yoktu. Ancak yine bir seyirci olarak dileğim dizinin salt aksiyona bağlanmayıp iki dünya arasındaki perdenin kalkışındaki gerilimle ilerleyecek olmasından yanadır. Hile, final bölümünü yayınladığında yeniden tüm bu dağınık fikirleri toparlamak üzere, esen kalayım.