82ekran için yazan: Ahmet Toğaç
“Kabuklara bürünmüş kurtlar, ortalıkta dolaşan kurtlardan daha acımasızdır.”
Gaston Bachelard (Çev. Alp Tümertekin)
Kısa filme dair üç yazıdan belki de ikisinde bir sorun olarak kaleme aldığımız konu, Türkiye’de kısa film gösterimleri olmuştur. Kısa filmler için birkaç özel deneme hariç bir pazar bulunmadığından, kısa filmcilerin tek çıkış kapısı film festivalleri olduğundan söz etmiştik. Biz de 82ekran olarak kendimizi bu birkaç özel deneme içine dahil etmeye çalışıp, festival sürecini bitirmiş ve online olarak izlemeye açılmış filmlerin kritiğiyle beraber izleme linklerini hemen hemen her hafta paylaşmaya çalışmıştık. Bu sürecin yaklaşık dördüncü ayına geldiğimizde, online gösterim sürecini belki son sene içinde Türkiye’de hiçbir kısa filmin yürütmediği kadar geniş bir çapta yürüten bir kısa filme bu alanda yer vermemek olanaksız olacaktı. Altmış milyonun üzerinde Youtube tıklanması olan kamu spotu filmlerinin[1] yanında Emin Murat Kılıç’ın Nefesini Tut filminin altı yüz bini aşan izlenme sayısı belki önemsizleşecektir ancak online platformların seyirciyle kurduğu bağ sebebiyle üzerine konuşulacak birçok şeyi veriyor film.
Kılıç “En çok ödülü ABD’den alan ABD eleştirisi kara komedi.” sloganıyla yürüttüğü sosyal medya kampanyasıyla, insanları filme çeken ve seyircilerin hemen hemen hepsinin filmden duygusal tatminle ayrıldığı bir filme imza atmıştır. Festival başvuru platformlarında birçok kısa filmciye göz kırpan ancak sinemaya bir katkı sağlamayan aylık ya da online olarak yapılan festivallerin ağırlıkta olduğu ABD serüvenini sosyal medya kampanyasının merkezine koyan film, seyirciye cazip bir ambalaj sunuyor. Türkiye’deki sinema okulları/kurumları ve festivaller dışında kısa filmin hala “öğrenci işi amatör düzeyde” yapıldığı inancının kuvvetli olduğu varsayımına dayanarak ABD etiketinin bu tıklanma rakamlarında etkisi olduğu bir gerçektir. Ancak etiketi ne kadar cazip, ambalajı ne kadar parlak olursa olsun Kılıç’ın seyircilere sunduğu içerik bu tanıtımları karşılamıyor olsaydı sosyal medya ağında var olan birçok balon içerikten biri olarak söner giderdi. O yüzden yazının bu bölümüne kadar bahsi geçen festival ve online serüven konularına başka bir yazıda ve başka bağlamda yeniden dönmek üzere asıl olan meseleye, filmin kritiğine geçelim.
Nefesini Tut, fantezi, komedi ve melodramatik özellikleriyle birçok seyirci tarafından kolayca içine girilebilecek bir öyküyü anlatıyor. Carpenter’in Nada’sının gözlüğü yerine daha bireysel bir iç görüye sahip olan Güray’ın nefesini tutup gerçekleri görmeye daha doğrusu duymaya başlaması hem otoriteye hem de sosyal kimliklere olan güvensizliği ortaya koyuyor. Çünkü karakter nefesini tuttuğu an insanların sözleri arkasındaki gerçekleri duymaya başlar. Film gerçekleri görülen değil duyulan olgular olarak sunar. Nefesini tutup sosyal medya hesaplarında da gezinirken gerçeklerin değişimi görüntüler değil, Güray’ın onu okuduğunda zihninde canlandırdığı sesler aracılığıyla seyirciye iletilir. Bu yüzden film They Live’nin ortaya koyduğu “gerçeklerin görünmediği dünya” modelinden farklı bir biçim geliştirmektedir. They Live vücuda bir eklenen bir aracın dönüştüğü aygıta vasıtasıyla gerçekleri gösterir, bu bakımdan Carpenter’in insanı eksiktir ve açığını kapatmak için vücuduna bir şey ekler; Nefesini Tut ise kişinin kendi içine dönüşüyle gerçekler görünür olur, bu bakımdan Kılıç’ın insanı eksikliklerini içe dönüşle kapatacaktır. Her ne kadar iki film de öykülerini gerçek dışı yaşam/yetenekler bağlamında anlatsalar da bu karşılaştırma pozitivist Batı ve muhafazakar Doğu’nun çevreye olan bakışını gösterebilir. İki film de bir paranoyanın ürünüdür ancak bu şüpheyi çözmek için iki film de farklı yöntemler geliştirdiğinden pozitivist ve muhafazakar yorumlarında bulunulmuştur.
Aniden insanın içine düşen yersiz bir şüphe gibi ortaya çıktığı için bu yetenek/lanet, Güray’ı herkesten uzaklaştıracak bir paranoya olarak yorumlanabilir. Otorite figürleri olarak var olan radyodaki ses, TV’deki politikacı ve ofisteki patronun erkek oluşu Güray’ın dahil olamadığı sistemden kaçışının egzajere edilmiş halinin temsilleridir. Güray herkesin maskelerinin altındaki “gerçek yüzünü” hatta “gerçek sesini” fark edip annesinin yanına geldiğinde bu korkusunun temeline doğru bir yolculuk yapmış olur. Güray’ın annesi, ataerkil tipolojiye uygun kucaklayıcı bir anne figürüdür. Karakterin mikro ataerkil dünyası olan evinde sistemin kodları görülse de babanın yani kaçtığı otorite figürünün yer almadığı bir mekandır. Güray babasından ataerkil kodlarını öğrenemediği için sisteme dahil olamamış, evlilik ve iş hayatı gibi sosyal sorumluluklarla baş etmeye çalıştığı sırada da bir paranoyaya kapıldığında çözümü kaçışta bulmuştur. Dolaylı olarak kaçış gerçeklerden değil, otoritedendir. Güray sisteme uygun bir erkek olmadığı için yok olacağı endişesini yaşar. Statüsünü, evliliğini ve bilincini kaybetme korkusuyla sürekli olarak karşı karşıyadır. Sistem dışı kaldığı için de sisteme dahil olmuş insanların nasıl yaşayabildiklerini dış bir bakıştan görür ya da gördüğünü zannetmektedir. Halbuki kayıp babanın ve sistemin ondan beklentisini ismindeki mana ve vurgudan çıkartabiliriz. TDK’nın kişi adları sözlüğünde Güray, etrafa çokça ışık ve aydınlık saçan anlamına gelmektedir. Gür- hecesindeki kudret ve -ay hecesindeki vurgu da zaten bunu destekler boyuttadır. Işık saçması beklenen, önder olması umulan kişi bu sıfatların altında kalmış zayıf bir karakterdir. Bu da mikro-sistemde yetiştirildiği konuma ve sisteme neden dahil olamadığına dair izler taşır.
Güray’ın filmin başında bu laneti fark ettiğinde yanına sığındığı danışman da yine bir kadındır. Ancak muhafazakar anne özelliklerini taşımadığı için yalnızca onu neler olduğuna dair biraz daha bilinçlendirip onu yeniden yuvadan atmıştır. Eşinin de onu aldattığı gerçeğini fark edince kaçışın son durağı yukarıda da bahsi geçen anne olur. Tüm yalancı yüzlerin, seslerin karşısında anne hikaye içinde Güray’a karşı tek dürüst olan kişidir. Güray annesinin gerçek duygularıyla personasının ayrı olmadığını fark ettiği an, iki katlı içe kapanış halindedir. Birinci katmanda nefesini tutup içe dönüşü yaşamakta ikinci katmanda ise kendisini kapattığı oda vardır. İçine dahil olamadığı sistemin dünyasından kendini daha fazla soyutlamak için bilinçsizce yaptığı bir eylemdir. Bulunduğu konuma göre daha fazla kapanmak, yaşadığı zamandan geriye dönmek ister. Annenin duygularının dolaysız biçimde duyulması da bu geri dönüşün olmazsa olmazıdır. Güray anneden duyduklarını ve annesinin ona hissettirdiklerini çevrede bulamadığı için anneye geri dönmüştür. Burada annenin kucaklayıcı sıcak kollarını aynı zamanda tam tersi biçimde korkutucu ve yutucu anne olarak yorumlayabiliriz. Çünkü Güray annesinin yetiştirdiği fanustan sonra yetişkin olup denize kaçmış, dışarıda olduğunu sandığı kişi olmadığını fark ettiği için insanların göründükleri gibi olmadıkları paranoyasına kapılmıştır. Duymak istediklerini çevreden duyamadığından Güray adına anneye dönüş hayatta kalabilmek için zaruri olmuştur. Diğer mekanlarla kıyaslandığında annenin evine geçişle film sıcak tonlarla çevrelenir. Çevrenin soğukluğuna karşı annenin kolları belki sıcaktır ancak sizi nefessiz bırakarak boğabilir. Belki bir aşırı yorum olacak ancak Güray’ın nefesini tutup içe dönüş isteği, annenin kollarında boğulma arzusundan geliyor olmasın?
Nefesini Tut bu ürkütücü ihtimali göz ardı anneyi yücelten bir melodramla sistemden kaçışı öneriyor. Böylece They Live referansının ve mirasının tam karşısında konumlanıyor. Filmin ilk paragrafında sunulan sloganında belirttiği üzere Nefesini Tut’u kara komedi olarak yorumlamak bu bakımdan pek mümkün olmayacaktır. Kurduğu muhafazakar düzen ve içe dönüş önermeleriyle kuvvetli duygular ortaya çıkarmasıyla da kısa filmde duygusal etkinin ne boyutlara çıkabileceğini göstermiş oluyor. Aksi takdirde zaten bu denli sosyal medya dolaşımı da mümkün olamazdı.
![]() |
Yapımcı, Yönetmen ve Senarist: Emin Murat Kılıç Görüntü Yönetmeni: Abdulkerim Emre Köktaş Sanat Yönetmeni: Emin Murat Kılıç Işık: Abdulkerim Emre Köktaş Kurgu: Emin Murat Kılıç |
Not: Ayrıca filmin yapım hikayesini merak edenler için Kısa Film Yönetmenleri Derneği’nin Youtube’daki Kısa Film Öyküsü Serisinin Birinci Bölümüne konuk olan yönetmen Emin Murat Kılıç’ın anlatımı aşağıdaki linkten görebiliriz.
[1] Merak edenler Youtube’da sıralama filtrelerini görüntülenme sayısına göre ayarlayarak bahsi geçen videolara tıklayabilirler.