82ekran için yazan: Polat Öziş
Yalnızca bizler için değil, dünya tarihi için de sıra dışı bir yıldı 2020. Pandemi ile boğuştuğumuz ve karantina gerçeği ile topyekûn tanıştığımız kâbus gibi bir yıl… Tabii, evde geçen 2020’nin farklı yansımaları da oldu. Sinemalar ve tiyatrolar da tüm işyerleri gibi kepenk indirdi; emekçiler iş yapamaz noktaya geldi. Hal böyle olunca da internetin özgür yapısı herkes için bir kaçış noktası oldu. Bu nedenledir ki 2020, dijital platformların gücünü dosta düşmana duyurduğu yıl olarak da kayıtlara geçti.
Dijital platformların etki alanının büyümesiyle Türkiye’de de yeni atılımlar öne çıkmaya başladı. Beinconnect sessiz sedasız kütüphanesini devasa bir boyuta getirdi ve ülkemizde yayın yapan en nitelikli platformlardan biri oldu. Keza MUBİ de 2020 içerisinde büyümesini doruğa çıkaranlardan. Tabii, platformların gördüğü ilgi, yeni aktörlerin de sahne almasına zemin hazırladı. 2021’in ilk ışıklarıyla birlikte hayatımıza giren Gain ve Exxen yeni atılımların başat örnekleri.
Malum, Türkiye’de yıllardır yeni dijital platformların açılması konuşulur ama bir türlü aksiyon alınmaz. Ne hikmettir ki 2021 ile beraber nur topu gibi iki yeni dijital platformumuz oldu. Peki, bu iki platformun aynı anda yayına girmesi tesadüf mü? Tabii ki de hayır! Aslında 10 gündür yaşananlara bakmak yeterli. Birçoklarının dilinde ‘Gain mi yoksa Exxen mi daha iyi’ sorusu var. Halbuki, hedef kitleleri o kadar farklı ve karşılaştırılmaları o kadar anlamsız ki… Ancak şu da bir gerçek, Gain ve Exxen’in aynı anda yayına girmesi ikisine de pozitif katkı sağladı. Hatta yalnızca onlara değil, tüm dijital platformlara. Keza bir anda böyle iki güçlü atılımın ortaya çıkması, odağın da dijital yayın organlarına kaymasını sağladı.
Peki, bu iki platformun karşılaştırmasından kim karlı çıktı? Kabul etmek gerekir ki, Exxen’in ekstra bir reklama ihtiyacı yok. Nitekim elinde TV8 ve Acun Ilıcalı gibi büyük bir pr gücü var. Kaldı ki, yılbaşı gecesi O Ses Türkiye’de yapılan reklamla platformun çökmesi de buna en büyük örnek. Açık konuşmak gerekirse Exxen ile aynı gün yayına girmek Gain’e fazlasıyla yaradı. Çünkü nitelikli yapısı nedeniyle birçok kişi Gain’i Exxen’in üstüne koydu, koymaya da devam ediyor. Bu da Gain’in reklama ekstra bütçe ayırmadan, harika bir pazarlama süreci geçirmesine olanak tanıdı. Bir başka deyişle, Exxen’in X Kuşağı’nı hedefleyerek hazırladığı içeriklerin, Y Kuşağı tarafından linç edilmesi Gain’in inci gibi parıldamasını sağladı.
Gain’in tek artısı, Exxen’den daha nitelikli içeriklere sahip olmak değil tabii. En başta Gain bir proje. Geçtiğimiz yıl Jeffrey Katzenberg’in kurduğu ve dikey cihazlardan izlenebilen içeriklere sahip olan Qiubi’nin format olarak yerli versiyonu. Her ne kadar milyar dolarlar harcanan Qiubi’nin ömrü, yanlış içerik seçimlerimden ötürü uzun olmasa da Gain’inki farklı ve umut vadeden bir macera. Bunun başlıca nedeni ise içerik seçimleri. En başta Gain, anlatısı kısa sürede tamamlanan yayınlara platformda yer veriyor. Quibi gibi bir filmi özet kıvamına getiren türde içerikler üretmiyor. Keza Gain’in haber ve bilgi odaklı yapımları da tek solukta tüketilmek için harika adaylar.
İtiraf etmek gerekirse ben Gain’i çok sevdim. Benim gibi birçok nomofobiğin de platforma bayıldığını düşünüyorum. Yatakta, banyoda, mutfakta hemencecik cebimizden çıkardığımız telefondan nitelikli işler izleyebiliyoruz. Bu harikulade bir imkân. Gain’in asıl patlamasını ise pandemi şartları esnedikten sonra yapacağını söylemek yanlış olmaz. Keza şimdilerde birçok beyaz yakalı evden çalışıyor ve işe gitmek için toplu taşıma kullanmıyor. Sürecin farklılaşması ve zamanla platformda yaşanacak yeniliklerle Gain’in metro ile metrobüsün en popüler uygulaması olacağını şimdiden öngörmek mümkün.
Gelelim Exxen’e. Nitekim orada durum oldukça farklı. Exxen, Gain gibi nitelik değil daha anlık geri dönüş peşinde. Bu nedenle X Kuşağı’nı odağına alan bir stratejiye sahip. Bu bir tercih meselesi. Keza Acun Ilıcalı TV8’i aldığında da kanalı ana akım medyadaki rakiplerinden farklı bir noktaya konumlandırarak yarışma odaklı bir yayın anlayışını benimseyeceğini söylemişti. Öyle de yaptı. Ve yıllar içerisinde de kazanan olmayı sürdürdü. Evet, Exxen belki alışılagelmiş dijital platformlardan farklı bir yayın politikasına sahip. Ama bunun kime ne zararı var? Varsın, evde televizyon izlemekten sıkılan ya da YouTube’a alternatif arayan kitle de Exxen seyretsin. Çok seslilik her daim iyidir.
Exxen ve Gain’in 2021 yılı itibariyle yayına başlamasının diğer ayağı ise rekabetin kızışması. 2020 içerisinde resmi olarak Türkiye’de yayına başlayan Amazon Prime’ın aylık ücreti 7.90 TL. Bu ülkemiz için bile oldukça düşük bir rakam. Ama ne var ki Amazon Prime’ın bu hamlesi, amiyane tabirle Türkiye’de “kartların yeniden dağıtılmasına” olanak tanıdı. Bugün Exxen 9.90’lık bir paketle açılışını yapıyor ve bu rekabetin dışında kalmak istemeyen BluTV 22.90’lık aylık üyelik ücretini yıllık paketle 9.90’a çekebiliyorsa bunun ana müsebbibi rekabet. Artık kabul etmek lazım. Eğer Netflix gibi iki ekran, dört ekran gibi farklı çözümler üretmiyorsanız, bir platformun 10 liradan daha yüksek bir fiyata kocaman bir izleyici kitlesi yakalaması oldukça zor. Bir başka deyişle, rekabet kızışması biz izleyicilere yaradı. Daha da yarayacaktır.
Netflix’in açtığı kapıda bugün itibariyle Türkiye’de birçok dijital platform mevcut. Daha HBOMax, Disney+ gibi platformların ülke sınırları içerisinde yasal olarak yayına girmediğini de unutmamak gerekir. Yol nereye varır bilinmez ama herkesin kendi zevkine göre bir ya da birkaç dijital platformu benimseyeceği gelecek yakın. Ee bir noktadan sonra bütün dijital platformlara sahip olmak da neresinden bakarsak bakalım lüks tüketime girer. Ama unutmamak gerekir ki, dijital platformların artışının tetikleyeceği yegane oldu nitelik. Varsın, her geçen gün yeni bir platform çıksın. İşlerin kalitesi arttıkça ekran başına geçen bizler bu rekabetten her halükarda mutlu ayrılırız. Gerisini izleyip, görelim.