yukari cik
X

Film Tadında: Behzat Ç. 78.Bölüm

Film Tadında: Behzat Ç. 78.Bölüm

Bazı yapımlar vardır, zamanla izleyicisinin içine nakşeder. Samimiyetiyle, doğallığıyla bambaşka bir boyuta yükselir. Esasen ülkemizin dizi sektörünü göz önüne aldığımızda, bu tarz yapımların bir elin parmağını geçmediğini görüyoruz. Ancak içlerinden biri var ki, sadece yayınlandığı dönemde değil, sonrasında bile adından söz ettirmeyi başarır. Çok fazla söze gerek yok, “Amirim”den ve Cinayet Büro’dan bahsediyorum.

Mevzu bahis Behzat Ç. oldu mu konuşulacak onlarca şey akıllara düşebilir. Dizinin bir an olsun düşmeyen temposu, vurucu anlatısı, realist duruşu, bizden biri oluşu derken bu liste uzar gider… Ancak Behzat Ç. ve Cinayet Büro’yu bu yazıya konu yapan husus ise bambaşka. Televizyon ekranlarının şimdiye dek gördüğü en spesifik bölümlerden biri olan ve tamamı Akbaba’nın evinde geçen bir hesaplaşmayı huzurlarımıza getiren 78.bölüm, yalnızca Behzat Ç. külliyatının değil, aynı zamanda Türk televizyonculuğunun da en özel anlarını içermektedir.

Amirim eve girer ve söze başlar, “Gece uzun, mevzu derin; konuşacağız!”. İşte o an anlarız, karşımızdaki bölümün diğerlerinden farklı olacağını. Hemen şunu da belirtmek gerekir. 78.bölüm, öyle bir yapıyla karşımıza gelir ki, diziyi bir kez olsun izlemeyen dahi, bu anlatıdan zevk alır, hatta büyülenir. Çünkü en başta 78.bölüm, karakterlerin doğallığından beslenir ve gücünü de tam olarak bundan alır. Nitekim bölümü izlerken, kendinizi Akbaba’nın evinde hissedebilir, Behzat Ç.’nin serzenişine ortak olurken bulabilirsiniz.

78.bölümü üçe ayırmakta yarar var. İlk bölüm, hesaplaşmanın yoğunlukta olduğu ve karakterlerin dobra dobra her şeyi dile getirdiği anlardan oluşur. Evet, bu yarıda her ne kadar geçmişe ve daha önceki bölümlere atıfta bulunulsa da, aslında olaylar göze batmayacak şekilde açıklanır. Akbaba’nın kesik parmak cinayetindeki rolü itiraflar eşliğinde dile getirilir ve duygu dolu sekanslarda birbiri ardını izler. Tabii her tek mekân anlatısında olduğu gibi, burada da diyaloglar ağır basar. Ancak şunu da belirtmek lazım ki, Akbaba’nın hikayesi ne kadar trajik olursa olsun, bir an olsun ajite etmez ve izleyene dokunaklı bir yaşanmışlık servis eder. Dizi fanlarının çok iyi bileceği şekilde 78.bölüm, Akbaba’nın ardındaki sır perdesini de rafa kaldırır. Bu da izleyici ile karakterin ilk defa bu denli sıcak ilişki kurmasına olanak sağlar.

Bu noktadan sonra ise devreye Amirim girer. Sazı yavaş yavaş ele almaya başlayan Behzat Ç., bir yandan izleyicisini büyük bir sorgulama sürecine iterken, öbür yandan ise tebessüm ettirmeyi ihmal etmez. Esasen, 78.bölümün tam da bu noktada tek mekan anlatısının gücünü sonuna kadar kullandığını dile getirebiliriz. Diyaloglarını vurucu hale getiren, yalnızca karakter odaklı değil, aksine yaşanmışlıklara getirdiği bakış açısıyla fark yaratan hikaye, adeta bir sinema filmini andıran yapısıyla fark yaratmayı bilir. Tabii Amirim’in ağzından dökülen itiraflar da üçe ayırdığımız ilk yarının tuzu biberi olur.

Gelelim dizinin gelişme bölümüne, yani ikinci yarısına. Bu bölümün fazlasıyla eğlenceli anları bize sunduğunu söylesek hata etmiş olmayız. Hatta dizi tarihine geçecek efsanevi replikler de tam olarak burada cereyan eder. Akbaba ile Hayalet’in menemen kavgası, Behzat Ç.-Savcı Esra evliliğinin ardındaki mahalle baskısı, Harun-Cevdet kapışması derken, ilk yarıdaki kara bulutlar bir anda dağılıverir ve tebessümün de ötesine geçerek adeta doyumsuzca kahkaha atmamızın önü açılır.

78.bölümün ikinci yarısı, anlatının gücünü böylesine dişe dokunur hale getiren en önemli kısım. İlk bölümdeki karanlık atmosferi bir kenara bırakan ve Behzat Ç. jargonuna uygun bir mizahı izleyicisine sunan bu yarı, bölümün de cazibesini doruk noktasına çıkarır. Nitekim tek mekan içerisinde geçen bir anlatının en büyük handikabı, zaman zaman yaşanacak tempo düşüklüğüdür. Buna sinemada defalarca kez rastladık. Ancak bu noktada senarist Ercan Mehmet Erdem, tempo düşüklüğüne izin vermeyen hikayesi ile henüz en başta 78.bölümün doğru bir şablonda doğmasına olanak sağlıyor. Bu arada bir bilgi verelim, İnanç Konukçu’nun doğaçlama yeteneği ile çıkagelen trafo sahnesi dışında bölümde yaşanan her şey, dile getirilen her replik senaryonun bir parçası. Bu da Ercan Mehmet Erdem’in kalemine bir kez daha saygı duymamızın önünü açıyor.

Eğer ki şimdilerde dahi, 78.bölümün üzerine konuşabiliyor ve onun bir sinema filmi estetiğinde olduğunu söyleyebiliyorsak, bundaki en büyük pay ortaya konan güçlü diyalogların, sağlam oyunculuklarla birleşmesinde saklıdır. Keza Behzat Ç.’nin doğal duruşu ve hayatın içinden oluşu, bu bölümün olanca samimiyetle karşımıza gelmesine de olanak sağlıyor. Ancak şunu da belirtmek lazım ki, her filmin, her dizi bölümünün bir finali vardır ve onu hafızlara kazıyacak da son anlarda vuku bulan hadiselerdir. Bir film muazzam ilerleyebilir, ancak finali kötüyse aklımıza o an kazınır ve film için negatif bir yorum geliştirmek mümkün hale gelir. Ancak 78.bölüm, henüz ilk dakikasında oldukça yükseğe konumlandırdığı çıtasını, final evresinde nirvanaya ulaştırarak izleyenlerine adeta soğuk duş etkisi yaratmayı başarıyor. Bu da bölümün, vuruculuğu ile hafızamızda yer etmesine sebebiyet veriyor.

Evet, geldik 78.bölümün üçüncü yarısına, yani finaline. Öncesinde karakterlerin hesaplaşmasına, itiraflarına ve hayata dair görüşlerine yer veren, sonrasında ise küçük bir mola yapıp izleyicisini güldürmeyi hedefleyen hikaye, finale geldiğinde ise öldürücü yumruğu vurmaya hazırdır. Herkes rakının verdiği ağırlığın içinde kaybolmaya hazırken, radyodan Neşet Baba’nın sesi duyulur. Aslına bakılırsa gelen yalnızca bir üstadın eşsiz tınısı değil, çalan gongun da sesidir. 78.bölüm bize şunu der, kimi zaman gördükleriniz yalnızca basit bir ön hazırlıktan ibarettir; bazen öyle anlar gelir ki, insanlar beynindeki dışa vurur ve amiyane tabirle kendi kıyametini koparır! İşte, Amirim de kendi kıyametinin tam ortasındadır şimdi…

Artık sahne Erdal Beşikçioğlu’na aittir. Buna ister yetenek deyin, ister karakteri yaşamak, isterseniz de tek kişilik bir şov… Ancak şu bir gerçek ki, Erdal Beşikçioğlu Behzat Ç. ile tek vücut olup, bize öyle bir tirat atar ki, kendimizi bir anda tiyatro sahnesindeymiş gibi hissederiz. Bu, televizyon ekranlarında karşımıza çıkan en özel sahnelerden biri değildir yalnızca; aynı zamanda bir yeteneğin de ne denli yükselebileceğinin açık göstergesidir.

Evet, 78.bölüm bize çok farklı tatlar sunmayı başarır. En başta hüzünlendirir, birbiri ardını izleyen itiraflarla şoke eder, hayata karşı geliştirdiği söylemle düşünmeye iter, yer yer de güldürür. Ancak hikaye, izleyen herkesi nakavt etme konusunda da kararlıdır. Bu görevde Amirim’e yani Erdal Beşikçioğlu’na düşer. O, ekran başındaki herkesi alır ve karanlık bir dehlizin tam ortasına bırakır. Çünkü karşımızdaki bir rolden, bir senaryodan fazlasıdır. Bir polisin, her defasında hayatın sillesini yemiş bir adamın, içinde bulunduğu derin çıkmazın hatta acının kanlı canlı halidir. Bir hesaplaşma hali olarak başlayan bölüm, artık acıyla tek vücut olmuş bir adamın, dışavurumuna dönüşmüştür bile. Bu da karşımızdaki anlatının büyüsünde kaybolmamız ve ekrana uzun uzadıya bakakalmamız için fazlasıyla yeterli bir sebep olarak belirir.

Karşımızda duran 78.bölüm, sinema salonunda dahi göremeyeceğimiz düzeyde bir içtenlikle karşımıza gelir. Bunun en büyük sebebi, birbirini tanıyan, uzun zamandır beraber çalışan bir oyuncu kadrosunun, dizi projesi içerisinde, bir sinema filmine imza atmasında saklıdır. Evet, 78.bölüm adıyla müsemma bir şekilde Behzat Ç.’nin yalnızca bir bölümü olarak gözükür. Ancak gerek anlatısı, gerekse bunu yaparken takındığı üslup, bölümü basite indirgememizin önüne geçer. Aksine 78.bölüm, en iyi tek mekan filmlerine taş çıkaracak derecede kaliteli ve bir o kadar da vurucu bir anlatıyı huzurlarımıza getirir. Bu da bölümü, yalnızca dizi içinde değil, tüm televizyon tarihimizde özel bir yere koymamıza olanak sağlar.

Başından sonuna dek, incelikle yazılmış replikleriyle arz-ı endam eden 78.bölüm, çok sevilen Cinayet Büro ekibinin adeta samimiyette nirvanaya ulaştığı bölüm olarak da tanımlanabilir. Evet, Behzat Ç. dizisi içerisinde birçok efsanevi bölüm izleyip, hikâyenin içinde kaybolduğumuz anları yaşadık. Ancak diyalog ve oyunculuğun böylesine ön planda olduğu, tek mekan filmini andıran yapısıyla fark yaratan bir bölüme, bırakın Behzat Ç. özelini, televizyon tarihinde dahi rastlamadık. Bu bile, 78.bölümü uzun yıllar konuşulur kılmaya yetecek en önemli husus olarak belirmektedir.

Erdal Beşikçioğlu’nun oyunculukta zirve yaptığı, rakının gırla tüketildiği ve en önemlisi samimiyetin anbean hissedildiği 78.bölüm, ekranların en enteresan ve özel bölümlerden biri olarak belirir. Basit bir dizi bölümünden ziyade, sinema estetiğiyle karşımıza gelen ve izleyen herkesi büyüsüne ortak eden 78.bölüm için, kusursuz yakıştırmasını yapmak abartı olmayacaktır. Ne diyelim, Neşet Baba eşliğinde bize bu tarifsiz duyguyu yaşattığınız için hepinize, gönülden bir Eyvallah!