yukari cik
X

Egzotik ve Oryantal: Tavşan Kanı (2016)

Egzotik ve Oryantal: Tavşan Kanı (2016)

82ekran için yazan: Ahmet Toğaç

“Benim yasam artık şarap, çalgı, eğlenti;
Dinim dinsizlik, bıraktım her ibadeti…”

Ömer Hayyam – Rubailer, 241.

İlk defa 16. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin kısa film seçkisinde izleme fırsatını yakaladığım Yağmur Altan’ın Tavşan Kanı filmi 6 Haziran günü itibariyle online olarak seyircilere açılmıştı. Bu sene İKSV Uluslararası İstanbul Film Film Festivali’nde de Avarya (2018, Gökalp Gönen) adlı animasyonun ödül almasıyla birlikte Türkiye’de kısa filmden gelecek güçlü animasyonların sinema salonlarında da yer alacağına dair umut tazelemiş olduk diyebiliriz. Bu konuda kendi eksikliğime rağmen son dönemlerde bu ikilinin yanında sayabileceğim Fabrika (2017, Batuhan Köksal) ile herhalde son yılların en güçlü üç Türk animasyon kısa filmlerinden olduklarını iddia edebilirim.

Bir Türk kasabasında ve belli ki pek de yeni olmayan “buharlı” bir dönemde bir paşanın uşağı ve çaycısı arasında geçen öykü, doğru kıvamında demlenmiş çayı tanımlamak için kullanılan deyimin çağrışımlarıyla hem egzotik hem de oryantal olarak oynamaktadır. Hem parlak hem koyu kırmızı renginden dolayı tavşankanı diye adlandırılan deyim, manasından koparılarak bileşik sözcük isim tamlaması gibi ele alındığında filmdeki oryantalist bakış açısında olduğu gibi “ürkütücü” çağrışımlara açık bir hale geliyor. Bu da filmin evreninde kurulan küçük bir oyuna dönüşüyor. Bu oyunun dramatik zeminde tıkır tıkır işleyen bir hikayenin içine yerleştirilmesiyle birlikte yaratılan oryantal dünyadan dünyanın farklı coğrafyalarına uzanan egzotik bir diyalogsuz animasyona dönüşüyor.

“Falan falan falan…” diyaloglarıyla evrensel bir homurtuyu kelimelere döken film, hikayenin gücünü lisana değil tam da adı üzerinde “canlandırmaya” dayandırıyor. Ev işlerinden dolayı her yere koşan ve devamlı bir şeyler taşıyan uşak, haşmetli ve kudretli kostümü ve konağıyla paşa ve “tavşan terbiyecisi”nin konumları diyolag talep etmeksizin seyirci zihninde bilindik kodlara oynamasıyla yabancılık çekmeden tanınır hale geliyor. Son senelerde çay ve bohemlik üzerine kurulan muhafazakar edebiyatın erişemediği sadeliği ve duruluğu yakalayan film uzun laflarla ya da büyük sözlerle değil, ürkütücü bir çağrışımın sürpriz finaliyle anlatısını tamamladığı için bu kadar güçlü bir kısa film oluyor.

Tavşanların kanını içen bir paşa imasıyla yola çıkan film, bu imayı al aşağı etmek yerine yalnızca bilim adamı/işçi ortaklığıyla bu sömürüde nasıl hayatta kalınacağına dair daha “sıcak” ve samimi bir sözle anlatısını kapatıyor. Tavşanların oluk oluk kanını akıtmak yerine onları dans ettirerek belki de ölümlerin önüne geçen tavşan terbiyecisi, tavşanı köle olmaktan kurtaramasa da yaşadığı zamanı dans ve eğlenceyle geçirmesine vesile olan bir kurtarıcıya dönüşüyor. Paşaya hizmet etmekten, divanının köşesinde kule gibi dizdiği bardakların yanına bir bardak daha eklemek zorunda kalacak ama kendini baskıdan azade etmiş olacak müzikle, dansla. Böylece paşanın çayı eksik kalmadan demleniyor ama tavşan ve terbiyecisi de kendince bir şekilde “demlenmiş” oluyor.  Yazının başında alıntıladığımız şekliyle, “Benim yasam artık şarap, çalgı, eğlenti; Dinim dinsizlik, bıraktım her ibadeti…”

Yapımcı, Yönetmen, Senarist: Yağmur Altan

3D Modelleme: Yağmur Altan Texture/Kaplama: Yağmur Altan, Lauren O’Connell
Rigging: Harris Wu, Joshua Planz

Animasyon: Yağmur Altan, Yee Sum Hoi, Justin Tsai, Adam Momsen, Marvin Woodyatt, Kittiya Chakornsirisakul

Simülasyonlar: Mike Huang