yukari cik
X

Enformasyon, Spekülasyon ve Manipülasyon: Devlet Sinemalara Neden Destek Vermiyor?

Enformasyon, Spekülasyon ve Manipülasyon: Devlet Sinemalara Neden Destek Vermiyor?

82ekran için yazan: Ahmet Toğaç

Bugün sabaha, Beyoğlu Sineması’nın kitlesel fonlama sitesi Fongogo üzerinden açtığı #Sayenizde etiketli bir destek kampanyasıyla uyandık. Uyandık diyorum ancak 3 Haziran akşamı açılmıştı bu kampanya. Sanıyorum ki sosyal medyadan biraz uzak kaldım, ah şu e-postalarım da olmasa… Gün bitmeden kampanyanın neredeyse yüzde onu tamamlanmıştı. Günler öncesinde Kadıköy Sineması da Biletiva üzerinden bilet satar gibi “Koltuk İsminizle Yaşaşın” mealinde bir koltuk destek kampanyası başlatmıştı. Türkiye’de karantinanın ilk günlerinde “Rexx Kapanıyor, Atlas Müze Oluyor” söylemlerini gördüğümüzde hayretler içerisinde kalmış, belki de gerçekliğine inanamamıştık. Ancak galiba şimdi elimizde kalanlara destek ile daha sıkı sarılma zamanı.

Enformasyon

İki sinemanın da yayınladıkları “Neden destek olunmalı” metinlere bakıldığında benzerlikleri görmek mümkün. Madem bu başlığı attık, dürüst olmakta fayda var. Kadıköy Sineması’nın dürüstlüğü de bana cesaret veriyor bu konuda. Kendileri ilk defa bu kampanyanın başlattıklarında fiyatın fazla olduğunu düşünmüştüm. “Tutar Nasıl Hesaplandı?” başlığı altında sayılan kalemler bir kullanıcı olarak karşılamamın çok mümkün olmadığı bir tutar gibi görünüyordu. Çünkü yalnızca 500TL’lik bir tek seçeneğim vardı. Bu bakımdan Beyoğlu Sineması daha “kullanıcı dostu”[1] görünüyor.

Ancak Beyoğlu’nun da çıkardığı toplam bütçeye baktığımda 250.000 TL olduğunu fark ettim. Yalnız bol seçenekli ki minimum destek tutarı 250 TL, bir kampanya başlatılmış. Bundan sonra Kadıköy’ün sunduğu bilet fiyatlarından kabaca bir hesap çıkardığımda başarılı oldukları takdirde yine bu iki yüz elli bandına dayanacakları ortaya çıkıyor. Demek ki matematik dersinde öğrendiğimiz sağlama, pratik hayatta bu hesabın dengesine ikna olmamızı sağlıyormuş! Bu bakımdan ilk bakışta “Fazla mı acaba?” diye yaklaştığım Kadıköy Sineması’nın fiyat politikasının normal olduğunu da gördüm. Ancak burada normal olmayan bir şeyler var. O da neden bireysel kullanıcıların buna mecbur kaldığı sorusu.

Spekülasyon

Devletlerin kapitalist ekonomi yapılanması nedeniyle karantinada dolaşmayan kapital nefes alamamaya başladı. Devlet desteği ve hazine fonları da birtakım işletmelere krediler halinde verilmeye başlandı. Kobi reklamları televizyonlarda dönüyor ve Kültür Bakanlığı destekli bol ödüllü tematik bir festival düzenleniyor. İç işlerini bilmediğim bir mesele üzerine yorum yapmak oldukça kolay, ben de şimdi bu yetkinsizlikle bunu yapıyorum. Ki spekülasyon da nihayetinde bu değil midir! Kültür Bakanlığı bu sinema veya kültürle uzaktan yakından ilişkisi olmayan bir vakıf festivaline destek verirken ki yarışmanın toplam ödülü iki senedir olduğu gibi yine 100.000 TL kalmaya devam ediyor, sinema salonları yalnızca kişisel desteklere mecbur kalıyor. Kadıköy Sineması’nın geçmiş sene harcamaları arasından 2020’ye yansıtılan elektrik-su faturalarını biz sinema seyircileri karşılamaya kalkarken dedikodular içinde Kültür Bakanlığı’nın Sinema Genel Müdürlüğü film desteklerini düşüreceği haberini alıyorum. Haydi hep bir ağızdan tartışalım öyleyse bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Manipülasyon

Berlin Ensemble gibi koltuklarımızı mı sökeriz yoksa Saraybosna’da olduğu gibi salonu kısıtlı mı doldururuz bilmiyorum ancak bunu tartışmadan önce “Sinema salonlarımız yaşıyor olacak mı?” sorusunu sormalıyız. 2017’de kapanmaktan dönen Beyoğlu Sineması şimdi bu mücadeleyle baş ediyor. Yine benzer zamanlarda, 2018 yılında, kiracı işletmecilerde bulunan Kadıköy Sineması’nın el değiştirmesi ile bir salon daha sinemaseverlerle buluşmuştu. Aradan geçen bu kısa zamanda bu sinemalar yine kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.

Bir sinema işletmecisi bu organizasyon sistemi içinde para kazanamadığı sürece hayatını devam ettirmesi mümkün değildir. Hele ki büyük öteki AVM sinemalarından değilseniz bir işletmeci olarak birtakım kampanyalar veya etkinlikler, ki festivaller bu etkinliklerin en başında geliyor Emek’in Rexx’in kapanmasının İstanbul Film Festivali’nin yapılamaması ile doğru orantılı oluşu bunu acı biçimde ortaya koyuyor, vesilesiyle kepenk kapamayı erteleyebiliyor olursunuz. İşletmecilere destek veren devlet, acaba bu tekil sinema işletmelerini görmezden mi gelecek? Büyük sinema salonları, yazlık/bahçe sinemaları ve semt sinemalarından sonra şimdi kapanma sırası mültipleks sinema salonlarına ve geçmişle aramızda mekan bağı kuran “kapısı sokağa açılan” sinemalara mı geldi? Günümüzde yaşadığımız bu çalkalanma hem sektörü hem alışkanlıkları, Burçak Evren’in deyimiyle, bıçak gibi kesecek bir değişim mi yaratacak?

Elimizdeki en büyük silahın virüsü kapmamak olduğu söylendiği bir dönemde herhalde sinema sektörü için de tek çare (!) bu desteklere yatırım yapmak oluyor. Gönül isterdi ki şiddetli tartışmalara malzeme verecek bu kampanyaları ve devletin sessizliğine hap gibi öneriler sunsak. Belki böylelikle vadettiğim manipülasyonu da ortaya çıkarmış olabilirdim. Ancak içimde huzursuz bir merak filizleniyor şimdi ne olacak diye. #Sayenizde etiketiyle hep birlikte Beyoğlu Sineması’nı, Kadıköy Sineması’nı veya elimizde kalan son salonları mı kurtaracağız, yoksa monitörümüzün başında yalnız mı kalacağız?

[1] Geçen haftalarda kaleme aldığım Farklı Sesler Duymak: Karantida Söyleşi başlıklı yazıya, Beyoğlu Sineması’nın şu karantina döneminde üretilen belki de en önemli yayını olan 1989 Haftalık Sinema Bülteni kapsamındaki söyleşi vesile olmuştu. Kapalı bir sinema en azından bir tartışma ortamı açması neticesiyle hayatta olduğumuzu hatırlattığı için de kullanıcı dostu olarak vurgulamaktayım.

[stextbox id=’info’ bwidth=’#d9d9d9′ ccolor=’d9d9d9′ bcolor=’d9d9d9′ bgcolor=’d9d9d9′ cbgcolor=’d9d9d9′ bgcolorto=’d9d9d9′ cbgcolorto=’d9d9d9′]Beyoğlu Sineması’da destek için burayaKadıköy Sineması’na destek için buraya tıklayabilirsiniz. [/stextbox]