Uzunca bir süredir yolu gözlenen, Kıvanç Tatlıtuğ’un dönüşünü müjdeleyen ve nasıl bir şablonla karşımıza geleceği merak konusu olan Çarpışma, nihayet ekranlardaki yerini aldı; hem de hiç fena olmayan bir ilk bölümle!
Dört farklı karakterin, özel hayatlarında vuku bulan felaketlerin ardından yollarının bir kaza neticesiyle kesişmesini konu alan Çarpışma, dinamik, akıcı ve hiç de yapay durmayan diyalogları ile son yıllarda televizyon ekranında şahitlik ettiğimiz en iyi işlerden biri. Evet, henüz ilk bölümü yayınlanan bir dizi için iddialı sözcükler sıralamak fazlasıyla erken bir davranış. Ancak iyiden iyiye çöplüğe dönen ve ajitasyonun adeta damardan enjekte edildiği televizyon dünyasını baz aldığımızda, Çarpışma muadilleri arasından inci gibi sıyrılıp, fazlasıyla adından söz ettirmeye aday bir tavırla arz-ı endam ediyor.
Peki, Çarpışma’yı farklı kılan ne? Dizi, en başta ziyadesiyle sürprize gebe bir senaryoya sahip. Kesişen yolların ardından doğacak ilişkilerin, diziye katacakları ve izleyiciyi götüreceği nokta hayli merak konusu. Hele hele ilk bölümde izlediklerimizin hikâyeye giriş aşaması olduğunu düşününce heyecanlanmamak elde değil. Kaldı ki, içi boş entrikalarla adeta izleyicinin zekasıyla alay eden yerli dizi örneklerini düşündüğümüzde Çarpışma, vuruculuğu ve adrenalin dozajını anbean diri tutmayı hedefleyen duruşuyla, birçoklarını ekran başına kilitleyecektir.
Şimdi, dizinin umut vadeden senaryosunu bir kenara bırakalım. Çünkü Çarpışma’yı asıl farklı ve etkileyici kılan biçimi. Ezel’i Türk dizi tarihinin en iyilerinden biri haline getiren ve bu anlatıyı ölümsüzleştiren yegâne değişkenlerden olan Uluç Bayraktar, Çarpışma’nın da yönetmen koltuğunda oturuyor. Keza onun dinamik anlatısının, diziyi bambaşka bir boyuta çıkardığını söylemekte yarar var. Hele hele iki saati bulan ve izleyicisiyle bir sinir harbine girmesi kuvvetle muhtemel yerli dizi piyasasında, böylesine akıcı bir üslup sunabilmek neresinden bakarsak bakalım göz kamaştırıcı. Bu da dizinin en büyük şansı olarak Uluç Bayraktar’ı işaret etmemizin önünü açıyor.
Gelelim dizinin asıl bombasına. Malum, Kıvanç Tatlıtuğ birçok otorite için günümüzün en büyük starlarından. Onun Gümüş ile başlayan ekran yolculuğunu düşündüğümüzde geldiği nokta hayli ilginç ve takdire şayan. Nitekim Kıvanç Tatlıtuğ gibi yüz hatları ile ön plana çıkan devşirme oyuncuların yakışıklılığı, avantaj gibi gözükse de esasen oldukça büyük bir dezavantajdır. Çünkü ağzınla kuş da tutsan, dillere destan performans da sergilesen sen öncelikle yakışıklılığın ile ön plana çıkarsın. Kaldı ki yıllar yılı Brad Pitt’in, yeteneğinin göz ardı edilmesinin en büyük sebebi bu denli yakışıklı olmasaydı. Kıvanç Tatlıtuğ gibi… Gelgelelim ki Kıvanç, Ezel dizisinde hayat verdiği Sekiz ile farklı karakterlere bürünebileceğinin sinyalini verip, Kuzey Güney ile oyunculukta zirveye çıktıktan sonra, izleyicinin de algısını yok etti. O artık sıradan bir jön, alelade bir yakışıklı değildi; o, performansı ile parmak ısırtan bir yetenek abidesiydi.
Kıvanç Tatlıtuğ’un Çarpışma’da hayat verdiği Kadir karakteri, birçok yönüyle Kuzey’i hatırlatsa da esasen o deli fişekten oldukça farklı bir yapıda. En başka Kıvanç, karakterini yaratırken bir polisin üzerine giydiği sorumluluk zırhını izleyicisine ziyadesiyle aktarıyor. Tüm bunların yanı sıra, ele avuca sığmaz duruşundan da kesitler sunmayı ihmal etmiyor. Bu da esasen hem Kadir karakterine karşı oluşabilecek bir sempatinin önünü açıyor, hem de Kıvanç Tatlıtuğ’un Kuzey Güney’in ardından bir kez daha zirveyi göreceğinin sinyallerini veriyor.
Tabii, bu noktada tüm başarı yükünü Kıvanç Tatlıtuğ’un omuzlarına yüklersek bu geniş ve harikulade ekibe büyük bir haksızlık etmiş oluruz. Keza şimdiye dek güzelliğini yeteneği ile birleştirmeyi pek de başaramayan Elçin Sangu‘nun kaygılı bir anneye hayat verişi, dizinin realitesini doruğa çıkaran detaylardan. Özellikle Yaşamayanlar felaketinden sonra böylesine ayakları yere sağlam basan bir performans, hem Elçin Sangu’nun kariyeri açısından hem de Çarpışma’nın ilerleyen bölümleri için ümit vadeden cinsten. Tam bu noktada Onur Saylak’a da ayrı bir parantez açmak gerekir. Daha ve Şahsiyet ile yönetmenlikteki rüştünü ispatlayan ve Çarpışma ile kamera önüne geri dönen başarılı oyuncu, ekranda göründüğü her saniyeyi dolu dolu aktarmayı başarıyor ve hem dizinin gizemli yapısına pozitif katkı sağlıyor, hem de psikopatı andıran tavırlarıyla kendisine hayran bırakmayı ihmal etmiyor.
Pekâlâ, senaryosu ve biçimine övgü sözcükleri sıralamanın mümkün olduğu Çarpışma’nın hiç mi negatif yönü yok? Tabii ki var! En başta dizinin televizyon için yapılan bir iş olduğunu unutmamak da yarar var. Keza bunu hatırladığımız her an, gereksiz ayrıntılar ve tat kaçıran sansürlerle yüzleşeceğimizi bilmek yanında eşantiyon olarak gelecektir. Üstüne üstlük, online platformların dizi sektöründe iyiden iyiye söz sahibi olmaya başladığı şu dönemde, televizyon izleyicisinin de tamamen ayrıştığını söyleyebiliriz. Bu da Çarpışma’nın rating kaygısı gütmesine ve yer yer mantık çerçevesi dışına çıkmasına neden olacak ayrıntıların başında geliyor. Kaldı ki, dizinin ana omurgasını oluşturan “çarpışma” sahnesindeki nizami kaza, televizyonun absürtlüğe açılan kapısının da yegâne göstergesi.
Gelelim dizinin ekran ömrüne. Yayınlanan ilk bölüm AB’de 3.olurken, Total’de ise ancak 10. olabildi. Aslına bakılırsa, kalitesiyle göz kamaştıran bir dizinin, Total’de 10.olabilmesi ilerleyen haftalar için büyük bir tehlike olarak öngörülebilir. Ancak bu noktada geriye dönük bir okuma yapmakta yarar var. Kıvanç Tatlıtuğ’un oyunculuk zirvesi olarak adlandırdığım Kuzey Güney de, hiçbir zaman ratinglerde zirveye oynamadı, hele hele Total’de her daim gerilerde seyretti. Ancak bu dizinin, kendi çapında bir fenomene dönüşmesine ve iki sezon boyunca ekranlarda boy göstermesine engel olamadı. Buradaki aslan payı da Kıvanç Tatlıtuğ’un dillere destan oyunculuğuydu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Çarpışma’dan da benzer bir koku almak mümkün. Şimdiden söyleyeyim.
Felaketler silsilesi neticesinde kesişen hayatları konu alan Çarpışma, akıcı üslubu, sürprize gebe senaryosu ve kaotik atmosferiyle ekranlarda inci gibi parıldayan bir iş. Kıvanç Tatlıtuğ’un yeni bir fenomen adayı olan Kadir’i huzurlarımıza getirdiği dizi, özellikle doğru işleyen bir senaryo matematiğini nasıl kullanacağını bilen Uluç Bayraktar’ın elinde şaha kalkıyor ve adından söz ettirmeye aday bir hale bürünüyor. Bakalım, ilk bölümdeki umut gelecek bölümlere de aynı şekilde sirayet edecek mi? İzleyip, görelim.
82ekran için yazan: Polat Öziş