82ekran için yazan: Polat Öziş
Henüz küçük bir çocuktum. Televizyonda Yılmaz Güney imzalı Umut oynuyordu. O gün babam, feryat figan beni yanına çağırıp, oturttu televizyonun karşısına. Ben bu siyah-beyaz filmden hiçbir şey anlamazken babam, Tuncel Kurtiz her ekranda göründüğünde aynı şeyi söylüyordu: “Bu adam, Yılmaz Güney’in en yakın arkadaşı, tanı onu”. Bu cümle yıllar yılı zihnime öylesine net bir şekilde kazınmıştı ki, ben ne zaman bir yerde Tuncel Kurtiz’i görsem, oracıkta Yılmaz Güney ve babam düşerdi aklıma.
Aradan yıllar geçti. Ben Tuncel Kurtiz filmografisini hatim etmiş, onun büyük bir hayranı olarak sinemaya çoktan sevdalanmıştım bile. Kasım 2017’de yolum, 18. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’ne düştüğünde ise, bir film beni can evimden vurmuştu. Çağatay Çelikbaş imzalı Aktör. Tuncel Kurtiz’in yaşamını merkezine alan ve 30 dakikalık süresinde adeta bir resital sunan belgesel, yalnızca odağına aldığı büyük usta ile değil aynı zamanda sağlam oluşturduğu dramatik çatısıyla da vuruculuğunu doruk noktasına ulaştırmayı başarıyordu.
Film, daha öncesinde Tuncel Kurtiz ile çalışma şerefine nail olmuş Erkan Can, Derviş Zaim, Ayla Algan, Mehmet Eryılmaz gibi isimlere birtakım sorular yönetirken, tek bir hedefi var, o da büyük ustanın entelektüel kişiliğini ve insani yönünü ortaya çıkarmak. Nitekim Çağatay Çelikbaş, bunu doğru ilerleyen kurgusu ve yerinde yükselttiği ritimle öylesine vurucu bir şekilde yapıyor ki, hayatında Tuncel Kurtiz ismini duymamış birinin bile onun takdire şayan kişiliğine hayran gözlerle bakması mümkün hale geliyor. Tabii film bir de Tuncel Kurtiz’in egodan arınmış, narsisizmi kapı dışarı etmiş doğal duruşuna parantez açmayı ihmal etmiyor. Özellikle filmde Derviş Zaim’in dile getirdiği şu sözler, onun ne denli yüce gönüllü ve sıradan bir insan olduğunun da en büyük göstergesi: “Tabutta Rövaşata bitti, aradan aylar, seneler geçti. Ben bazen Rumeli Hisarı’na gittiğimde Tuncel Kurtiz’i oturmuş oradaki balıkçılarla kafa çekerken yakalıyordum.”
Aktör’ün en fazla alkışı hak eden tarafı ise hiç kuşkusuz Tuncel Kurtiz’in ne denli büyük bir oyuncu olduğunu dosta düşmana hatırlatması. Eğri oturup doğru konuşalım. Ramiz Karaeski karakteri olmasa, Tuncel Kurtiz ismi bu denli zihinlere kazınır mıydı? İşte, Aktör filmi Tuncel Kurtiz filmografisini ve onun devasa oyunculuğunu o kadar detaylı bir şekilde irdeliyor ki, ustanın yeteneğinin tek bir rol ile sınırlı olamayacak kadar büyük olduğunu bizlere altını çize çize anımsatıyor. Bu bile Aktör’ün ne denli büyük bir işe kalkıştığını ve bunu hakkıyla yerine getirdiğinin yegane göstergesi.
Teknik olarak birtakım eksikleri olsa da, hikayesi, tıkır tıkır işleyen kurgusu ve duygu yoğunluğunu aktarış biçimiyle Aktör, Tuncel Kurtiz isminin altında ezilmeyen aksine büyük ustanın ismini yüceltmeyi başaran son zamanların en iyi kısa belgesellerden. İyi bir araştırma sürecinin eseri olan ve Tuncel Kurtiz’e ait daha önce hiçbir yerde ortaya çıkmayan görüntülerin kullandığı Aktör, sinemamızın en önemli isimlerinden birine saygı duruşuna geçmek isteyenler için bulunmaz bir Hint kumaşı niteliğide!
[stextbox id=’alert’ shadow=”false” bwidth=’#f2ed5c’ ccolor=’f2ed5c’ bcolor=’f2ed5c’ bgcolor=’f2ed5c’ cbgcolor=’f2ed5c’ bgcolorto=’f2ed5c’ cbgcolorto=’f2ed5c’]
Yönetmen: Çağatay Çelikbaş
Görüntü Yönetmeni: Harun Demirel
Kurgu: Harun Demirel / Çağatay Çelikbaş
Kamera: Zeki Özkaya / Okan Durukan
Ses: Gizem Baydere
Editör: Onur Ersen
İllüstrasyon: Ahmet Uzun / Ethem Onur Bilgiç
Çeviri: Basri Özdoğan / Sinem Çapar
Proje Danışmanı: Prof. Dr. Alev Fatoş Parsa
[/stextbox]
Son Not: 18. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’nden döndükten sonra filmi izlettiğim ve benim Tuncel Kurtiz’i sevmeme vesile olan babam, “Ne güzel çekmiş, görürsen bu çocuğu tebrik et benim için” demişti. Bu vesileyle hem kendi adıma hem de babam adına böylesine içten bir belgesele imza attığı için Çağatay Çelikbaş’a teşekkürü bir borç bilirm!