“Bir çağ yangını bu, bütün dünya günahkar.”
Sezen Aksu
BluTV’nin 7Yüz dizisinin “Eşitlik” isimli dördüncü bölümü, internette yayılan seks videosu ile hayatı allak bulak olan bir kadın ve ona bu zorlu günlerinde destek çıkan kocası hakkındadır. Beş yıl önceki bir ilişkiden arta kalan bu video, yeni evli çiftin birbirlerine karşı olan bağlılıklarını sınadığı gibi karakterlerin çevreleriyle olan ilişkiyi de yeniden inşa edecek ya da kökünden dinamitleyecektir.
Bir burjuva ideali olarak sunulan karakterlerin hayatlarının en parlak dönemine tanık oluyoruz. Güneşli bir günde deniz kenarında spor yapan bir çift ve ardından gelen evlilik teklifi… Hem beden olarak hem de zihinsel olarak kendine iyi davranan ve belli ki lüks hayata sahip olan çiftin erkeği, aile şirketinin başına geçmeye aday bir yöneticidir; kadını ise entelijans kimliğini ortaya koymaya başlamıştır. İkisi de büyük başarı hikayelerinin ilk adımlarını atıyorlardır. Birbirlerini eş olarak seçmelerinin sebebiyse gerçekten “eşit” olduklarına inanmalarıdır. Eski bir deyim olan “Davul bile dengi dengine” anlamına uygun olarak evlilik yaşamışlardır. Trajedi başlamadan önce bu kadar iyimser bir tablo çizilmesi, düşüşün travmasına karşı bilinçli bir zıtlık oluşturuyor. Ne kadar yükseğe çıkılırsa, dibe iniş de o kadar hızlı olacaktır: Eşitlik bozulacak, davul yarılacaktır.
Kimse “bal aylarını” geçirirken bir felaket yaşayacağını düşünmez. Dünyayı parlak algılarken trajedinin var olacağını düşünmeyiz. Bölümün parlak bir deniz kenarında başlaması ve romantik bir evlilik teklifiyle devam etmesi tüm bu “kötülüklerden arınmış hayat”ın görselleştirilmiş biçimidir. Kadının, yıllar öncesinde işlemiş olduğu bir günahın ifşasıyla çift manevi olarak karanlık günlere geçecektir. Ancak, dizinin atmosferi, hikayeye paralel biçimde kararmaz. En azından şehir, öyle kalacaktır. Kadın ve adamın başka şehre doğru yaptıkları yolculukta görsel atmosfer olarak bir kararma yaşasa da bu seyirci uzamını etkileyecek bir seçimden çok, coğrafya değişimi ile otomatik olarak gerçekleşen bir durumdur. O yüzden bu görsel tercihi ya da tercihsizliği “Aydınlık olmayı sürdüren dünya” olarak okumak hatalı olmayacaktır.
Kadının günahına geri dönecek olursak, kadim hikayelerden bugüne değin ortada bir günah varsa bu günah kadına ait olmuştur. Erkeği baştan çıkaran kadın, dünyaya kötülük salan kadın veya aklınıza gelebilecek herhangi bir dişil günah… Ancak 7Yüz, bu ataerkil bakış açısını kırmaya yönelik bir anlatı seçerek, eylemi günah olarak değerlendirmez. Dizinin prolog olarak seyirciye sunduğu beş yıl önceki aşk hikayesinde sevişen kadın, erkek tarafından ilişkiye çekilen biri konumundadır. Hatta sevişme, erotik olmaktan çok tecavüz biçimine yakın, çirkin şekilde gösteriliyor. Bu da kadına dair daha sonra çıkacak seks videosunda antipati duymamamıza yol açıyor. Normalleştirilen evlilik öncesi ilişki ve kadının cinselliği, erkek karakter tarafından da onaylanıyor. Böylece filmin günah olarak saydığı şey seks değil, bunun adice ifşası oluyor. Dolayısıyla kadının, hiçbir zaman bir günahı işlediğini düşünmüyoruz. O yalnızca mağdurdur. Fakat şimdi başka bir soru ortaya çıkıyor, suçlu kim?
Ataerkil bakış, cinselliğin günahını kadına yıkmıştır. 7Yüz’ün bunu nasıl kırdığını yukarıdaki paragrafta belirttiğimi düşünüyorum. Ancak dizi, kadın yerine yeni bir suçlu birey koymaz. Çünkü videoyu çeken adam olayın müsebbibi değildir, videoyu o ifşa etmemiştir. Kadın da videodan haberdar olduğu için videonun varlığı da suç değildir. Dizi hiçbir bireyi suçlamayarak hümanist bir bakış açışı oluşturmaya çalışır. Gerçekten, kimin videoyu internete yüklediği asla bilinmez. Trajedi de burada başlar. Kader, karakterler üzerinde oyun oynamaktadır. Aslında onlara geçmişleriyle yüzleşmeleri için bir fırsat sunduğunu bile iddia edebiliriz. Peki çift gerçekten eşit olabilecek midir?
Kadın ve erkek modern dünyanın dinamiklerince eşittir. Biyolojik ve psikolojik olarak da eksiktir. Her birey tamamlanma güdüsüne sahiptir. Bu hikayede çift, birbirlerini karı koca olarak kabul ederek bu eksikliklerini gidermenin peşindedir. “Eş” olduklarını söylerler ama “eşit” değillerdir. Kadın, bu günahın işlenmesine yol açtığı için eşitliği bozanın kendi olduğu yanılgısına kapılır. Ancak eşitlik ezelden bozuktur. Eşitliğin yeniden inşası ise erkeğe düşmüş bir görevdir. Ancak bu eksiksiz inşa edilecek bir eşitlik değil, eşitsizliğin ötelenmesi olarak gerçekleştirilecektir. Erkek, kendi seks ya da mastürbasyon videosunu kendi elleriyle internete yayarak Sisifosvari bir eylemle bunu sağlayacaktır.
Sisifos, Yunan mitolojisi içinde Tanrıları kandırmasıyla ünlü ve bu yüzden sonsuza dek lanetlenmiş bir insandır. İnsan olması önemlidir, çünkü Yunan mitolojisi Tanrı ve tiranlarıyla meşhurdur. Bu insan, Tanrılar’a “kafa tutması” sebebiyle bir tepenin ucuna kocaman bir taşı çıkarmakla görevlendirilmiştir. Yalnız bu görev asla sonlanmamaktadır; çünkü Sisifos bir türlü taşı tepenin ucuna kadar çıkaramaz. Taş, doruğa gelmeden aşağı yuvarlanır. Sisifos yeniden taşı en aşağıdan en yukarıya çıkartmaya çalışır, ama taş her seferinde doruğa gelmeden başlangıç noktasına geri düşer. Bu döngü durmadan tekrarlanır. Ne Sisifos taşı taşımaktan vazgeçer, ne de taş geriye yuvarlanmaktan. Albert Camus, Sisifos’u yalnızca lanetlenmiş bir insan olarak değil, insanlığın yaşama güdüsü olarak gördü. Mutlak arzuya kavuşamayacağını bile bile yaşayan bir insan. Sisifos’un yaptığı şey ölümü ötelemektir. Eşitlik’te erkek karakterin de tek yaptığı budur: Bütün dünya günahkarları olarak, çağ yangınına karşı hayatta kalmaya çalışmak.
Dizinin finali de, çiftin eşitsizliklerini öteleyen bir eylemle gerçekleşir. İkisi de birbirinin saçlarını kazır. Böylece asla eşit olamayacak iki birey, birbirlerine baktıklarında kendisinden farklı birini karşısında göremeyecektir. Böylece zorunlu bir yanılsama içine girmiş olurlar. Bunu yapmasalardı, o “taşı” taşımayı bırakıp, ölümü seçeceklerdi. Yalnız kişisel ölümlerinden söz etmiyorum. Kadın daha da depresif bir evreye girip intiharı da deneyebilirdi, ancak taşı taşımaktan vazgeçerek ayrılır ve ilişkiyi öldürürlerdi. Dizi, finaliyle çiftin ilişkisini ayakta tutma enerjisini abartılı olarak gösteriyor. Yine de kişinin, baktığı kişi üzerinden kimlik oluşturması anlamı sabit kalıyor. “Eşit” olmadıklarını akıllarından çıkaran çift, hikayenin başladığı parlak dünyanın içinde yaşamaya yine devam ediyorlardır.