82ekran için yazan: Ahmet Toğaç
Günümüzde tekno-fobi denilince ilk akla gelen yapım olan Black Mirror’un beşinci sezonu 5 Haziran tarihinde Netflix üzerinden yayınlandı. Sezonun ikinci bölümü olan Smithereens, bir taksi şoförünün bir sosyal medya şirketi çalışanını rehin alması üzerine teknoloji fonlu bir hikaye anlatıyor. “Teknoloji fonlu” diye tabir ettiğimiz için başlıkta teknolojiden uzak ifadesini kullanıyoruz. Çünkü dizinin teknoloji bağının en zayıf olduğu bölüm olarak yorumlayabiliriz Smithereens’ı. Tabii bunun yanında karakteri ve hikayeyi kompleksleştirmek için yapılan eklentiler bölümün odağını dağıtıcı bir kalabalığa dönüşüyor. İşlevsiz, yüzeysel ve bağıntısız doluluk, tekno-fobiden uzaklaşıp teknolojiyle kavga eden insanın ahmaklığıyla birleşince de bölüm tam anlamıyla faciayla sonuçlanıyor.
Bölümün asosyal taksi şoförü Chris, obsesif davranışlarıyla seyirciye tanıtılıyor. Yine de bu obsesifliğin arkasındaki mesele gizemli bırakılmaya çalışılarak seyircinin merak duygusunu açığa çıkarması bekleniyor. Ancak karakterin doğallıktan ve inandırıcılıktan uzak olan uyumsuz, köşeli karakteri bu merakı aksi yönde tetikliyor. Yani karakterin zaafları ve erdemleri çakışıp kurmaca karakter kompleksleşeceğine, doğal olmayan sert ve ayrıksı köşeler arasında bağıntısız boşluklardan kurulma bir karakterin öyküsünü izler hale geliyoruz. Bu sorunlu yapı da yalnızca zekice kurulduğu varsayılmış öykünün hilelerini açık ediyor. Bu zekice kurulduğu varsayılan bağlantılar dışında zaten bir şeyi vadetmeyen bölüm, ekseriyetle dizinin tüm yapısının da buna dayandığı iddia edilebilir, bağlantılarını kopartmış bir kalabalıktan başka bir şey sunamaz hale geliyor.
Karakterin motivasyonu vesilesiyle bölüme giren yan karakterler üzerinden bu sorunları tartışmaya ilk olarak Hayley’den başlayabiliriz. Hayley, Chris’in toplu terapi seansından tanıdığı bir kadındır. Kızının intiharı ardındaki sis perdesini çözmek için kızının Persona isimli bir sosyal medya platformuna girmeye çalışır. Böylelikle ölmüş kızının mesajlarını görüp intiharını anlamlandırabilecektir. Teknolojik bir ruh çağırma motivasyonuna sahip olan kadının çelişkisi filme girmesiyle birlikte algı yan karaktere doğru kayar. Çünkü hikayede verilen karakter bilgileri kıyaslandığında Hayley’in hanesi, Chris’ten ağır basar. Ancak bölümün gelişimi hikaye akışını tümüyle oradan kopartır ve dengesizliğe, yukarıda da söylendiği şekliyle karakterin uyumsuzluğunun sebeplerinden biridir, yol açacaktır. Bölüm finalinin aniden Hayley’e yeniden bağlanması da akıştaki dengenin zorla kurulmaya çalışıldığının bir göstergesi olur. Doğal olarak bağlanmayan kurgu, senarist eliyle zorla hikayenin içine sokulmuş izlenimi verir. Bu da “öykü hilelerini” açık eden bir başka durum olarak Smithereens’in eksi hanesine yazılıyor.
Bahsi geçen kurgusal problemler, bölümün insan zaafı ve teknoloji fonuyla kıyaslandığında devede kulak kalıyor. Bir tekno-fobi dizisinin teknolojiden uzak senaryosunun nasıl olur da geçer onayı aldığını anlamak hayli zor. Karakterin saklanan gizemi arkasında karısının geçirdiği trafik kazası ve bu kazanın müsebbibinin Chris olduğu açığa çıkar. Ancak bölüm, Chris’in bu kazanın alkollü araba kullanımı yerine Chris’in telefonuna Smithereens uygulamasından gelen bir bildirim sebebiyle gerçekleşmesi trüğüyle Yeşilay kamu spotuna dönüşmekten kurtuluyor. Kurmaca sorunlarıyla dolu bölüm, teknolojiyle alakalı olmayan bir insan zaafını bir tekno-fobi kılıfında göstererek dağınıklığı üzerine bambaşka yükler bırakıyor. Yeni medyanın polisten dahi hızlı olduğunu ve sosyal medya sahiplerinin aslında teknoloji detoksuyla bu endüstriden nasıl kaçtıklarının altını çizen bölüm karakterinden intikam alan bir bölümle neticeleniyor.
Black Mirror dünyası içinde teknolojinin değil, zorlama bağların ve insani zaafların yıldıramadığı Chris’e tetiği çekmeyi dahi nasip etmiyor. Kendi tercihi ve ahmaklığıyla karısının ölümüne yol açan karakteri bölüm, önce bir günah çıkarma seansına daha sonra infaza sürüklüyor. Smithereens’in sahibi Billy Bauer ve Chris arasında gerçekleşen özel görüşmede Chris her şeyi itiraf ediyor. Bu itiraf “God Mode”a erişebilen ve tüm sosyal mecrayı inşa eden inzivadaki patronla eski model bir teknoloji üzerinden yapıldığı için bu sekansı günah çıkarma olarak niteleyebiliriz. Karısını ve alkollü şoförü öldüren kazanın gerçek suçlusu Chris’e göre her ne kadar kendi olsa da yaratılan dünya teknolojinin bu ortamı hazırladığı imasını içerir. Tanrının yerine geçen ve tüm dünyayı saran teknoloji kutsal olduğu için ona saldırmak yerine Chris nefretini kendisini yönlendirmiştir. Güya uzun zamanlarını bu plan için tüketen Chris’in planları, inandırıcılıktan uzak ve ehemmiyetsiz bir talihsizlikle dağılırken filmin finali bu talihsizliği daha da gülünç bir duruma getirir. Biri alkolik sürücü olduğu için değersiz olan ve toplamda iki kişiyi öldüren kaza finalde tekrarlanacaktır. Teknolojinin doğru yürütemediği infazı polis kendi silahıyla yine bir “yanlış anlaşılmadan” gerçekleşecektir. Hayley’in kızının şifresini edindiği sahneyle paralel kurgulanan infaz sekansı, teknolojinin üst bir kontrol mekanizması olduğu paranoyasını bölüme dahil etmiş ve sözde tekno-fobik anlatıyı kapamıştır. Ancak bu bağlantıların zorla oluşturulduğu kalabalık içinde Smithereens Black Mirror dünyası haricinde de manadan uzak bir bölüm olarak unutulmaya yüz tutacaktır. Sosyal bağların iyice çözüldüğünün altını kalın kalın çizmek için gösterilen, infazı önemsemeyip yeniden hayatlarına geri dönen yan karakterlerin motivasyonları seyircinin bu bölüme olan ilgisizliğinin şanslı bir tesadüfü olarak hatırlanabilir.