yukari cik
X

38. İstanbul Film Festivali’nde Kaçırılmaması Gereken 10 Yerli Film

38. İstanbul Film Festivali’nde Kaçırılmaması Gereken 10 Yerli Film

82ekran için yazan: Polat Öziş

Bu sene 5-16 Nisan tarihleri arasında 38. kez gerçekleşecek olan İstanbul Film Festivali, her yıl olduğu gibi bu yılda birçok usta işi filmi ağırlıyor. Dikkat çeken Kubrick bölümü kadar ve Ulusal&Uluslararası yarışma kategorilerinde boy gösteren filmler de ziyadesiyle göz kamaştırıyor. Tabii, festivalde tam tamına 186 filmin gösterileceğini düşünürsek, “hangi filmi izlesem?” sorusunun da fazlasıyla revaçta olduğu ile yüzleşmek mümkün. Peki, tercihini yerli sinemadan yana kullanmak isteyenler hangi alternatif filmlere yönelmeli? Gelin, festivalde Ulusal Yarışma dışında kalan ve kaçırılmaması gereken yerli filmlere hep birlikte göz atalım.

On Kadın (Şerif Gören, 1987)

Başta 10 kısa filmden oluşması planlanan On Kadın, toplumun farklı kesimlerinden ve sınıflarından kadınları Türkan Şoray’ın canlandırdığı dokuz kısa filmi içeriyor. Özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonraki tekinsiz atmosferde, cesaretle güçlenen kadın hareketinin, hararetle tartışılmaya başlanan toplumsal cinsiyet ekonomisinin bir yansıması olarak değerlendirilebilecek filmler, Türkiye sinemasında yerini buldu. On Kadın, titiz ve hesaplı dramaturjisiyle Gören’in filmografisinde farklı bir yere sahip. Filmde, hiçbir dolaylı anlatımı içermeyen dokuz farklı kadının, dokuz farklı durumu neredeyse aynı sonuca bağlanıyor: Toplum nezdinde her halükârda suçlu, erkin gözünde tanımlanan kadınlığın tüm olumsuz anlamlarını içeren portreler… Dramatik anlatıları şiddete maruz kalan kadın bedeni üzerine odaklanan bu dokuz hikâye, Gelin, Gazeteci, Çingene, Deniz, Ana-Kız, Hayat Kadını, İkramiye, Feminist, Köylü başlıklarını taşıyor. Türkan Şoray’ın çok başarılı performansıyla temsil edilen dokuz kadın, toplumsal alandaki mevcut durumu, karakterleri tipleştirmekten olabildiğince kaçınmaya çalışan yönetmenin gözünden ortaya koyuyor; izleyiciyi bir taraf kılmaktan kaçınarak, daha doğrusu tarafgirliği içeren herhangi bir söylemden uzak tutmaya çalışarak, durumun ne kadar adil olup olmadığını düşünmeye alan açıyor. Onuncu kadının öyküsü ise, filmi seyredenin öyküsü…

Gösterim Yeri ve Zamanı: 10 Nisan Çarşamba – 19:00 (Cinemaximum City’s 7)

Halıcı Kız (Muhsin Ertuğrul, 1953)

Sinemamızda bir dönemin tek adamı olan Muhsin Ertuğrul, Türk Sinema tarihinin gösterime giren ilk renkli filmi Halıcı Kız’ın da yönetmenliğini üstlendi. Vedat Nedim Tör’ün aynı isimli yapıtından uyarlanarak, Yapı Kredi ve Doğan Kardeş Yayınları finansmanıyla çekilen Halıcı Kız, başına gelmedik kalmayan güzel köylü kızı Gül’ün hikâyesini Isparta’dan İstanbul’a ve Bursa’ya kadar izliyor. Isparta, Uludağ ve İstanbul Belgrad Korusu’nda, iç mekânlarda bile doğal ışıkla çekilen filmde rol alan oyuncuların çoğu yine Ertuğrul’un kurduğu Küçük Sahne’dendi. Başrolünü Heyecan Başaran’ın oynadığı filmin galası ise 13 Nisan 1953’te Atlas Sineması’nda yapıldı. Yapı Kredi tarafından 2019’da ikinci kez restore edilen dijital kopyasından izleyeceğimiz Halıcı Kız, sinemamızın en önemli isimlerinden Muhsin Ertuğrul’un yönettiği son film olma özelliğini taşıyor.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 3 Nisan Cumartesi – 21:30 (Beyoğlu Sineması)

Şafak Bekçileri (Halit Refiğ, 1963)

1960’lar, Yeşilçam sinemasının kendi karakterini oluşturduğu ve bu karakterin ana hatlarının belirginleştiği, kemikleştiği yıllar… Yeşilçam’ın o tarihlerdeki en büyük prodüksiyonu, Göksel Arsoy’un büyük aşkı uçakları sinemaya taşıyan, her aşamasında etkili olduğu, yapımcılığını ve başrolünü üstlendiği, hatta çekimler sırasında ses duvarını aştığı Şafak Bekçileri’dir. Bu filmde, aşk kadar havacılık tutkusu ve jet pilotlarının yaşamı da ön plandadır. Göksel Arsoy ile Ekrem Bora’nın oyunculuklarıyla parladığı, Yeşilçam’da yapılmış bu ilk havacılık filmi izleyici tarafından öyle sevilir ki hasılatı dört yıl aşılamaz. Bu film, bu yıl festivalin Sinema Onur Ödülü’nü alacak Göksel Arsoy için gösteriliyor.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 6 Nisan Cumartesi – 16:00 (Pera Müzesi Oditoryumu)

Elveda (Tunç Başaran, 1967)

Sinema Onur Ödülü sahibi Tunç Başaran’ın 1967 tarihli filmi Elveda’da yaşam enerjisiyle dolu Mine’yi olağanüstü bir yetkinlikle Selda Alkor, sevgilisi Kemal’i ise Kartal Tibet canlandırıyor. Sinemamızın en sevilen ikililerinden, sıklıkla güçlü kadın rollerini üstlenen Selda Alkor ile Kartal Tibet, “kaderin başlarına ördüğü ağı bilmeden” çıktıkları yolda pek çok zorlukla karşılaşıyor. Mutlu bir yuva hayaliyle gelinlikçide başlayan aşk, Kemal’in “adaleti sağlamak” adına işlediği bir cinayet, amansız hastalıklar ve türlü engelle sekteye uğruyor. Bu film, bu yıl festivalin Sinema Onur Ödülü’nü alacak Selda Alkor için gösteriliyor.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 6 Nisan Cumartesi – 13:30 (Pera Müzesi Oditoryumu)

Leyla Gencer: La Diva Turca (Selçuk Metin, 2019)

İKSV, 20. yüzyılın en önemli opera sanatçıları arasında gösterilen Leyla Gencer’i vefatının onuncu yılı olan 2018’de, hem 9. Leyla Gencer Şan Yarışması’yla hem de “Primadonna ve Yalnızlık” başlıklı bir sergiyle anmıştı. Şimdi de bir belgesel ile Leyla Gencer’in anısını yaşatmaya devam ediyor. Büyük yıldızla tanışma ve çalışma fırsatı bulmuş sanatçılarla yapılan söyleşiler aracılığıyla onu daha yakından tanıma fırsatı sunan Leyla Gencer: La Diva Turca belgeselinin yapımcılığını, Leyla Gencer Arşivi’ni de bünyesinde bulunduran İKSV, yönetmenliğini ise Selçuk Metin üstleniyor. Belgeselin metni ve senaryosunda gazeteci ve yazar Zeynep Oral’ın imzası bulunuyor. Halit Ergenç’in sesiyle güçlenen yapımın çekimleri 2018 boyunca Milano, Roma, Napoli ve İstanbul’da yapıldı.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 6 Nisan Cumartesi -19:00 (Pera Müzesi Oditoryumu)
7 Nisan Pazar         -11:00 (Cinemaximum City’s 3)           

Oray (Mehmet Akif Büyükatalay, 2019)

Gençlik yıllarında suça bulaşan ve hapse giren Oray, “dışarı”da kurduğu yeni hayatta eski alışkanlıklarından uzak durmaya çalışmaktadır. Öfkesini kontrol altına almak ve daha iyi bir insan olmak için İslam’a tutunur. İnancı ve karısı Burcu’ya aşkı onun için en önemli şeylerdir. Fakat bir kavga sırasında öfkesine hâkim olamaz ve karısına “boş ol” der. Danıştığı imama göre karısından bir süre uzak kalması gerekmektedir. Bu zorunlu ayrılık Oray’ın hayatta durduğu yeri ve inancını sorgulamasına yol açar. Uluslararası prömiyerini İstanbul Film Festivali’nde yapacak olan Oray’da yönetmen Mehmet Akif Büyükatalay uyum sorunları yaşayan genç bir erkeğin hayata tutunma çabasını gerçekçi bir sinema diliyle anlatıyor ve yılın en parlak keşiflerinden birisi olarak akıllara kazınıyor.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 13 Nisan Cumartesi – 16:00 (Kadıköy)
14 Nisan Pazar           -19:00 (Cinemaximum City’s 7)
15 Nisan Pazartesi    – 13:30 (Atlas)

Saf (Ali Vatansever, 2018)

Saf, gecekonduda yaşayan bir çiftin mahallede çıkan kentsel dönüşüm söylentileri sonrasında değişen hayatlarını konu ediyor. Kamil, lüks site şantiyelerinin mahalleleri kuşattığı Fikirtepe’de, karısı Remziye’yle birlikte gecekonduda yaşayan naif bir adamdır. Uzun süredir işsiz olan Kamil, yoğun bir vicdan muhasebesinin ardından, yan mahallede yürütülen kentsel dönüşüm projesinin şantiyesinde, Suriyeli bir mültecinin yerine, gizlice işe başlar. İşyerinde karşılaştığı baskı ve mahallesinde artan tepkiler Kamil’i dönüştürmeye başlar; Kamil’in yaşadıkları, onunla birlikte en çok eşi Remziye’yi etkileyecektir.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 12 Nisan Cuma – 19:00 (Atlas Sineması)

Son Çıkış (Ramin Matin, 2018)

Tahsin, İstanbul’u betondan bir ormana çeviren inşaat firmalarından birinde, hayatından bezmiş bir şekilde mimarlık yapmaktadır. Bir gece, Türkiye’nin güneyinde organik tarım yapan egzotik Siren’le tanışır ve çok etkilenerek peşinden güneye gitmeye karar verir. Bavulunu hazırlar, işinden öfkeyle istifa eder ve havalimanına doğru yola çıkar. Ancak, üst üste gelen aksiliklerle kendini bir anda sancılı bir kentsel dönüşümden geçen bir semtte, meteliksiz ve telefonsuz bulur. Üstelik burası, Tahsin’in düne kadar parçası olduğu inşaat projesinin yapıldığı bölgedir.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 10 Nisan Çarşamba – 21:30 (Beyoğlu Sineması)

Kader Postası (Elif Akarsu Polat – Çiğdem Bozalı, 2019)

Kader Postası, küçük bir kasabada yaşayan Zeynep’in çocukluk ile başlayıp, ergenliğe ve oradan da yetişkinliğe uzanan hayat hikâyesini anlatıyor. Zeynep’in en yakın çocukluk arkadaşı Yusuf, ergenliğinde Zeynep’in ilk aşkına dönüşür. Yusuf’un kasabadan zamansız gidişiyle ikisinin yolları ayrılır. Bu ayrılık Zeynep’i yetişkinliğinde yalnız bir kadına dönüştürür. Zeynep, kaybettiği sevgiyi mahkûmlara yazdığı mektuplarda aramaya başlar ve bu mektuplar onu müebbet cezası almış bir mahkûma götürür.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 14 Nisan Pazar – 13:30 (Beyoğlu Sineması)

Arada (Ali Kemal Çınar, 2018)

Osman, anadili Kürtçeyi anlayıp konuşamayan, ikinci dili Türkçeyi de konuşup anlamayan biridir. Bu yüzden iletişim kurmakta zorluk çeker ve zamanla iki işi aynı anda yapamaz hâle gelir. Oto tamirciliği yapan Osman, işinde ve özel hayatında sıkıntılar yaşar. Çalışırken müşterilere cevap veremediği gibi biriyle kahve içerken aynı anda konuşmayı da beceremez. Evlenmek istemesine rağmen bu nedenle, görüştüğü kadınlarla kalıcı bir ilişki kuramaz. En son görüştüğü ve hoşlandığı Fatoş da bu durumu yüzünden onu terk eder. Bir müşterisi, onu bu sıkıntıdan kurtarabileceğini söyleyince Osman’ın hayatı değişmeye başlar. Osman’ın yarım bildiği anadilini öğrenerek bu sorundan kurtulması gerekecektir.

Gösterim Yeri ve Zamanı: 11 Nisan Perşembe – 21:30 (Beyoğlu Sineması)

Not: Seçkiye Ulusal Yarışma filmleri dâhil edilmemiştir.

Not2: Filmlerle ilgili tanıtım yazıları İKSV sayfasından alınmıştır.